Summary: | 1987 yılında
hazırlanmış olan Brundtland Raporu’nda tanımlanmış olan sürdürülebilir kalkınma
kavramı, genel olarak, “bugünün ihtiyaçlarının, sonraki nesillerin
ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik birikimin riske atılmadan karşılanması”na
odaklandığı görülmektedir. Söz konusu raporda sürdürülebilirlik kavramı ise “yoksulluk
ve yoksulluğun çevre üzerindeki tahakkümü”, “hızlı nüfus artışının ve nüfus
yoğunlaşmasının yaşam kalitesine yönelik olumsuz etkileri”, “çevre kaynaklarının
aşırı şekilde tüketilmesi” ile “kentsel büyüme ve kentlerin denetimsiz bir
şekilde yayılması”na yönelik sorunlar bağlamında ele alınmıştır ve kavram,
sürdürülebilir kalkınma ile bu yolla ilişkilendirilmiştir.
Çevre
sorunlarını ortadan kaldırmayı ve ekosistemi korumayı amaçlayan kentsel
sürdürülebilirlik, sürdürülebilir kalkınmanın yerel düzeyde kentlere
uygulanmasıdır. Bu noktada kentsel sürdürülebilirliğin sağlanmasında yerel
yönetimlere önemli görevler yüklenmiştir. Türkiye’de de kentsel
sürdürülebilirliğin sağlanmasında yerel yönetimlerin değişen rolüne koşut ve
Yerel Gündem 21 uygulamalarının bir sonucu olarak kent konseyi adındaki
mekanizmaları oluşturulmuştur.
Bu çalışmada
da öncelikle kavramsal ve kuramsal açıdan “sürdürülebilirlik”, “sürdürülebilir
kalkınma” ve “kentsel sürdürülebilirlik” kavramları ele alınacaktır. Daha
sonra, tarihsel süreç içerisinde söz konusu kavramların nasıl bir gelişim seyri
içerisinde günümüze geldiği, farklı düzeylerdeki hukuki metinler çerçevesinde
ele alınmıştır. Ardından, Türkiye’de kent konseylerinin yapı,
kuruluş ve işleyişi ayrıntılı biçimde irdelenecek ve ulusal düzlemdeki hukuki
dayanakları üzerinde durulacaktır. Nihayet, kent konseylerinin;
sürdürülebilirlik, sürdürülebilir kalkınma ve kentsel sürdürülebilirlik
kavramları ile olan ilişkisi ve kent konseylerinin kentsel sürdürülebilirliğin
sağlanmasındaki rolü irdelenmiştir.
|