Hanefî Mezhebinde Teaddî ve Taammüd Kavramının Kullanımı ve Bunun Çağdaş İslam Hukuku Çalışmalarına Yansıması

Türk Borçlar hukukunda “borca aykırılık” ile “hukuka aykırılık” kavramı, İslam hukukunun klasik kaynaklarında teaddî kavramıyla ifade edilmektedir. Ancak İslam hukukundaki bu kavram, Türk Borçlar hukukunda sözleşmeden doğan sorumluklarda “borca aykırılık” ve “kusur”; haksız fiillerde ise “hukuka ayk...

Full description

Bibliographic Details
Main Author: Kamil Yelek
Format: Article
Language:English
Published: Anadolu Ilahiyat Akademisi 2020-09-01
Series:Eskiyeni
Subjects:
Online Access:https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1143836
_version_ 1797234465519435776
author Kamil Yelek
author_facet Kamil Yelek
author_sort Kamil Yelek
collection DOAJ
description Türk Borçlar hukukunda “borca aykırılık” ile “hukuka aykırılık” kavramı, İslam hukukunun klasik kaynaklarında teaddî kavramıyla ifade edilmektedir. Ancak İslam hukukundaki bu kavram, Türk Borçlar hukukunda sözleşmeden doğan sorumluklarda “borca aykırılık” ve “kusur”; haksız fiillerde ise “hukuka aykırılık” ve “kusur” unsurunu kapsayacak şekilde bir anlam genişliğine sahiptir.Klasik Hanefî kaynaklarında mübâşeret (doğrudan itlaf) ve tesebbüb (dolaylı itlaf) halle-rinde zararın nasıl tazmin edileceği anlatılırken, genellikle burada karşımıza çıkan ve sorumluluğu belirleyen şey teaddî kavramıdır. Ancak tazminat (sorumluluk) hukukunun en temel kavramlarından birisi olan teaddî kelimesi, İslam hukukunun klasik eserlerinde taammüd teriminden tam olarak ayrışmadığı için bu kavramlar bazen birbirinin yerine kullanılmıştır. Örneğin İbn Nüceym (öl. 970/1562) ile Ebû Saîd el-Hâdimî (öl. 1176/1762), mübâşeret ve tesebbüb halleriyle ilgili kuralları belirtirken teaddî yerine taammüd kavramını tercih etmişlerdir. Söz konusu durum Mecelle’nin 92. ve 93. mad-delerinde de bu şekilde kurallaştırılmıştır. Ancak Osmanlı âlimlerinden İzmîrî (öl. 1165/1751) ile Kırkağacî (öl.. 1287/1870) ve çağdaş İslam hukukçularından Mustafa Ahmed ez-Zerkâ, taammüd kavramının burada zikredilmesinin doğru olmadığını belir-tirken; çağdaş araştırmacılardan Muhammed Ahmed Sirâc da Mecelle’nin ilgili madde-lerinde “taammüd” kavramının tercih edilmesinin bir hata olduğunu ifade etmektedir. Fakat Sirâc’ın dediği şekilde burada Mecelle yazarlarının doğrudan bir hata yaptığını söylemek mümkün değildir. Çünkü Mecelle’de kural haline gelen bu ifadeler, Hâdimî’nin Mecâmiu’l-hakâik adlı eseri ile İbn Nüceym’in el-Eşbâh ve’n-nezâir adlı eserin-den alınmıştır. Her ne kadar bu maddelerin biri Hâdimî’nin, diğeri de İbn Nüceym’in zikredilen eserindeki kavâid-i külliyeden alınmış olsa da, her iki fakih Hanefî mezhebindeki mevcut olan anlayışı aktarmaktadır. Ancak İbn Nüceym ile Hadimî bunu aktarırken müteaddî yerine müteammid kavramını tercih etmişlerdir. Gerek İbn Nüceym ile Hadimî gerekse Mecelle yazarları ile şarihlerinin verdiği örnekler, söz konusu yerlerde taammüd kavramının sadece kasıt anlamında olmadığını ve bunun teaddî anlamında kullanıldığını göstermektedir.Teaddî kavramının terminolojik içeriğine ilişkin olan bu husus, Türkçe yazılan bazı İslam hukuku çalışmalarında da karışıklığa yol açmıştır. Nitekim bu çalışmaların bazılarında, teaddî kelimesinin Türk Borçlar hukukunda haksız fiil sorumluluğunun şartlarından biri olan “hukuka aykırılık” kavramına indirgendiği ve buna tekabül edecek şekil-de kullanıldığı görülmektedir. Hatta bu çalışmaların bazılarında, Borçlar hukukundaki hukuka aykırılık kavramı ile İslam hukukundaki teaddî kelimesi arasında herhangi bir farkın olmadığı ifade edilmektedir. Ancak klasik fıkıh literatüründeki teaddî teriminin bu kavramla aynı anlamda kullanılması problemlidir. Çünkü teaddî teriminin termino-lojik içeriğiyle Borçlar hukukundaki hukuka aykırılığın içeriği birebir örtüşmediği gibi bu kavram hukuka aykırılığın da ötesinde bir anlam genişliğine sahiptir. Teaddî kavramı, bu çalışmalarda hukuka aykırılık kavramına tekabül edecek şekilde kullanılsa da, Hanefî mezhebinin klasik kaynaklarında kullanılan örnek olaylar bu kavramın taammüd (kasıt) ve taksir (ihmal) anlamlarını da içine aldığını göstermektedir. Dolayısıyla teaddî kelimesi, taammüd ve taksir kavramlarının her ikisini de kapsa-yan üst bir kavram olarak görülmelidir. Ancak bu durum, teaddî kelimesinin her zaman taammüd ve taksir kavramlarını içerdiği ve aynı anda ikisini karşıladığı anlamına gelmemektedir. Çünkü tazmin sorumluluğunu gerektiren bir olaydaki teaddî, bazen kişinin kasıtlı fiilinden bazen de ihmalkâr fiilinden kaynaklanmaktadır. Başka bir ifadeyle belirtmek gerekirse, klasik Hanefî kaynaklarındaki taammüd ve taksir kav-ramları, haksız fiillerde tazmin sorumluluğunu doğuran bir unsur ya da şart olmaktan çok fiilin teaddî özelliğini kazanmasına sebep olmaktadır. Hâlbuki Borçlar hukukunda haksız fiil sorumluluğunun şartlarından biri olan kusur (kasıt ve ihmal), müstakil bir unsur olarak karşımıza çıkarken; Hanefî kaynaklarında fiilin teaddî özelliğini kazanmasına sebep olan bir kavram olarak görülmektedir. Bu anlatıma göre, teaddî kavra-mı, hukuka aykırılığın yanı sıra kasıt ve ihmali, başka bir ifadeyle Borçlar hukukundaki hukuka aykırılık ve kusur unsurlarının her ikisini de kapsamaktadır.
first_indexed 2024-03-08T18:04:07Z
format Article
id doaj.art-3752bdbc78704fb4bd5c5d39bdf72765
institution Directory Open Access Journal
issn 2636-8536
language English
last_indexed 2024-04-24T16:32:30Z
publishDate 2020-09-01
publisher Anadolu Ilahiyat Akademisi
record_format Article
series Eskiyeni
spelling doaj.art-3752bdbc78704fb4bd5c5d39bdf727652024-03-29T20:35:02ZengAnadolu Ilahiyat AkademisiEskiyeni2636-85362020-09-01421051107510.37697/eskiyeni.7502961354Hanefî Mezhebinde Teaddî ve Taammüd Kavramının Kullanımı ve Bunun Çağdaş İslam Hukuku Çalışmalarına YansımasıKamil Yelek0KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİTürk Borçlar hukukunda “borca aykırılık” ile “hukuka aykırılık” kavramı, İslam hukukunun klasik kaynaklarında teaddî kavramıyla ifade edilmektedir. Ancak İslam hukukundaki bu kavram, Türk Borçlar hukukunda sözleşmeden doğan sorumluklarda “borca aykırılık” ve “kusur”; haksız fiillerde ise “hukuka aykırılık” ve “kusur” unsurunu kapsayacak şekilde bir anlam genişliğine sahiptir.Klasik Hanefî kaynaklarında mübâşeret (doğrudan itlaf) ve tesebbüb (dolaylı itlaf) halle-rinde zararın nasıl tazmin edileceği anlatılırken, genellikle burada karşımıza çıkan ve sorumluluğu belirleyen şey teaddî kavramıdır. Ancak tazminat (sorumluluk) hukukunun en temel kavramlarından birisi olan teaddî kelimesi, İslam hukukunun klasik eserlerinde taammüd teriminden tam olarak ayrışmadığı için bu kavramlar bazen birbirinin yerine kullanılmıştır. Örneğin İbn Nüceym (öl. 970/1562) ile Ebû Saîd el-Hâdimî (öl. 1176/1762), mübâşeret ve tesebbüb halleriyle ilgili kuralları belirtirken teaddî yerine taammüd kavramını tercih etmişlerdir. Söz konusu durum Mecelle’nin 92. ve 93. mad-delerinde de bu şekilde kurallaştırılmıştır. Ancak Osmanlı âlimlerinden İzmîrî (öl. 1165/1751) ile Kırkağacî (öl.. 1287/1870) ve çağdaş İslam hukukçularından Mustafa Ahmed ez-Zerkâ, taammüd kavramının burada zikredilmesinin doğru olmadığını belir-tirken; çağdaş araştırmacılardan Muhammed Ahmed Sirâc da Mecelle’nin ilgili madde-lerinde “taammüd” kavramının tercih edilmesinin bir hata olduğunu ifade etmektedir. Fakat Sirâc’ın dediği şekilde burada Mecelle yazarlarının doğrudan bir hata yaptığını söylemek mümkün değildir. Çünkü Mecelle’de kural haline gelen bu ifadeler, Hâdimî’nin Mecâmiu’l-hakâik adlı eseri ile İbn Nüceym’in el-Eşbâh ve’n-nezâir adlı eserin-den alınmıştır. Her ne kadar bu maddelerin biri Hâdimî’nin, diğeri de İbn Nüceym’in zikredilen eserindeki kavâid-i külliyeden alınmış olsa da, her iki fakih Hanefî mezhebindeki mevcut olan anlayışı aktarmaktadır. Ancak İbn Nüceym ile Hadimî bunu aktarırken müteaddî yerine müteammid kavramını tercih etmişlerdir. Gerek İbn Nüceym ile Hadimî gerekse Mecelle yazarları ile şarihlerinin verdiği örnekler, söz konusu yerlerde taammüd kavramının sadece kasıt anlamında olmadığını ve bunun teaddî anlamında kullanıldığını göstermektedir.Teaddî kavramının terminolojik içeriğine ilişkin olan bu husus, Türkçe yazılan bazı İslam hukuku çalışmalarında da karışıklığa yol açmıştır. Nitekim bu çalışmaların bazılarında, teaddî kelimesinin Türk Borçlar hukukunda haksız fiil sorumluluğunun şartlarından biri olan “hukuka aykırılık” kavramına indirgendiği ve buna tekabül edecek şekil-de kullanıldığı görülmektedir. Hatta bu çalışmaların bazılarında, Borçlar hukukundaki hukuka aykırılık kavramı ile İslam hukukundaki teaddî kelimesi arasında herhangi bir farkın olmadığı ifade edilmektedir. Ancak klasik fıkıh literatüründeki teaddî teriminin bu kavramla aynı anlamda kullanılması problemlidir. Çünkü teaddî teriminin termino-lojik içeriğiyle Borçlar hukukundaki hukuka aykırılığın içeriği birebir örtüşmediği gibi bu kavram hukuka aykırılığın da ötesinde bir anlam genişliğine sahiptir. Teaddî kavramı, bu çalışmalarda hukuka aykırılık kavramına tekabül edecek şekilde kullanılsa da, Hanefî mezhebinin klasik kaynaklarında kullanılan örnek olaylar bu kavramın taammüd (kasıt) ve taksir (ihmal) anlamlarını da içine aldığını göstermektedir. Dolayısıyla teaddî kelimesi, taammüd ve taksir kavramlarının her ikisini de kapsa-yan üst bir kavram olarak görülmelidir. Ancak bu durum, teaddî kelimesinin her zaman taammüd ve taksir kavramlarını içerdiği ve aynı anda ikisini karşıladığı anlamına gelmemektedir. Çünkü tazmin sorumluluğunu gerektiren bir olaydaki teaddî, bazen kişinin kasıtlı fiilinden bazen de ihmalkâr fiilinden kaynaklanmaktadır. Başka bir ifadeyle belirtmek gerekirse, klasik Hanefî kaynaklarındaki taammüd ve taksir kav-ramları, haksız fiillerde tazmin sorumluluğunu doğuran bir unsur ya da şart olmaktan çok fiilin teaddî özelliğini kazanmasına sebep olmaktadır. Hâlbuki Borçlar hukukunda haksız fiil sorumluluğunun şartlarından biri olan kusur (kasıt ve ihmal), müstakil bir unsur olarak karşımıza çıkarken; Hanefî kaynaklarında fiilin teaddî özelliğini kazanmasına sebep olan bir kavram olarak görülmektedir. Bu anlatıma göre, teaddî kavra-mı, hukuka aykırılığın yanı sıra kasıt ve ihmali, başka bir ifadeyle Borçlar hukukundaki hukuka aykırılık ve kusur unsurlarının her ikisini de kapsamaktadır.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1143836compensation lawtorttaʿaddītaʿammudunlawfulnessfaultislamic lawtazminat hukukuhaksız fiilteaddîtaammüdhukuka aykırılıkkusuri̇slam hukuku
spellingShingle Kamil Yelek
Hanefî Mezhebinde Teaddî ve Taammüd Kavramının Kullanımı ve Bunun Çağdaş İslam Hukuku Çalışmalarına Yansıması
Eskiyeni
compensation law
tort
taʿaddī
taʿammud
unlawfulness
fault
islamic law
tazminat hukuku
haksız fiil
teaddî
taammüd
hukuka aykırılık
kusur
i̇slam hukuku
title Hanefî Mezhebinde Teaddî ve Taammüd Kavramının Kullanımı ve Bunun Çağdaş İslam Hukuku Çalışmalarına Yansıması
title_full Hanefî Mezhebinde Teaddî ve Taammüd Kavramının Kullanımı ve Bunun Çağdaş İslam Hukuku Çalışmalarına Yansıması
title_fullStr Hanefî Mezhebinde Teaddî ve Taammüd Kavramının Kullanımı ve Bunun Çağdaş İslam Hukuku Çalışmalarına Yansıması
title_full_unstemmed Hanefî Mezhebinde Teaddî ve Taammüd Kavramının Kullanımı ve Bunun Çağdaş İslam Hukuku Çalışmalarına Yansıması
title_short Hanefî Mezhebinde Teaddî ve Taammüd Kavramının Kullanımı ve Bunun Çağdaş İslam Hukuku Çalışmalarına Yansıması
title_sort hanefi mezhebinde teaddi ve taammud kavraminin kullanimi ve bunun cagdas islam hukuku calismalarina yansimasi
topic compensation law
tort
taʿaddī
taʿammud
unlawfulness
fault
islamic law
tazminat hukuku
haksız fiil
teaddî
taammüd
hukuka aykırılık
kusur
i̇slam hukuku
url https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1143836
work_keys_str_mv AT kamilyelek hanefimezhebindeteaddivetaammudkavramınınkullanımıvebununcagdasislamhukukucalısmalarınayansıması