Hicrî İlk Beş Asırda Hanefî Fıkıh Usûlünde Muârız Haber Nazariyesi
Öz: Fıkıh mezhepleri haberler arasında çelişkilerin giderilmesinde farklı metotlar uygulamışlardır. Esasında bu yöntem farklılığı da doğrudan bir meselede farklı görüş beyan etmeyi, yani, fıkhî ihtilafı da beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla bir ekol, muârız haberlerin değerlendirilmesinde izlediği...
Main Author: | |
---|---|
Format: | Article |
Language: | English |
Published: |
Cumhuriyet University
2017-12-01
|
Series: | Cumhuriyet İlahiyat Dergisi |
Subjects: | |
Online Access: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/32430/344405?publisher=cumhuriyet |
Summary: | Öz: Fıkıh mezhepleri haberler
arasında çelişkilerin giderilmesinde farklı
metotlar
uygulamışlardır. Esasında
bu yöntem farklılığı da doğrudan bir meselede farklı görüş beyan etmeyi,
yani, fıkhî ihtilafı da beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla bir
ekol, muârız haberlerin değerlendirilmesinde
izlediği yöntemle
ilgili yaptığı izahlarla, ulaştığı
fıkhî hükümde muârız haberlerden hangisini delil olarak kullandığını ve bu
haberle ihticâc gerekçesini, konuyla
ilgili diğer haber veya haberleri nasıl
yorumladığını veya bunlarla
amel etmeme sebebini kendi usûl
sistematiği çerçevesinde ortaya koymayı hedefler. Bu
makale, Hanefîlerin haber teorisinin önemli
bir parçası olan muârız haberler konusunda
geliştirdikleri teoriyi İsa b. Ebân,
Kerhî, Cessâs, Debûsî, Pezdevî
ve Serahsî’yi esas alarak kronolojik olarak ortaya koymayı
hedeflemektedir. Ayrıca İsa b. Ebân
tarafından ilk olarak ortaya koyulan teoriye, mezkûr âlimlerin bulundukları
eleştiri ve katkılar tespit edilmiş, bir
nazariyenin gelişim
serüveni ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonraki
dönem araştırmalarda sık sık tekrar edilen Hanefîlerin
haberler arasındaki tearuzu gidermede ilk olarak neshe gittikleri söylemi,
yukarıdaki âlimlerin bakış açıları çerçevesinde sorgulanmıştır.
Özet: Haber
teorisinin bir parçası olarak
geliştirilen muarız haberler nazariyesi mezheplerin sünnete yaklaşımını ortaya
koymada önemli bir yere sahiptir. Zira ekollerin haberler arasındaki
çelişkiyi gidermek amacıyla takip ettikleri sistem âlimlerin içtihadını önemli
derecede etkilemektedir.
Günümüzde yapılan bazı
araştırmalarda haberler arasındaki teâruzu gidermeye yönelik Hanefîler
tarafından geliştirilen sistem; nesih, tercih, cem‘ ve tesâkut; nesih, cem‘,
takrîru’l-usûl olmak üzere iki farklı şekilde takdim edilmektedir. İki
çözüm yolu hiyerarşisinin ortak noktası neshin ilk sırada yer almasıdır. Bu araştırmada
bu bilgilerin doğruluğunu da test etmek amacıyla hicrî ilk beş asırda Hanefî
usulcülerin haberler arasındaki çelişkiyi gidermede izledikleri yöntem incelenmiştir.
Bu teorinin hicrî beş asırdaki gelişimi incelenirken İsa b. Ebân (ö. 221/836),
Kerhî (ö. 340/952), Cessâs (ö. 370/981),
Debûsî (ö. 430/1039), Pezdevî (ö. 482/1089) ve Serahsî’nin (ö. 483/1090 [?])
görüşleri esas alınmıştır.
Bir
teorinin tesis ve ikmâlinin bir süreci
gerektireceği tartışılmaz bir gerçektir. Bu bağlamda Hanefî haber/sünnet
teorisi içerisinde mütalaa edilmesi gereken çelişkili haberlere dair
nazariyatın ne zaman ve hangi ilkeler üzerine tesis edilmeye başlandığı,
gelişim sürecinde
kimin hangi gerekçelerle ve nasıl
katkılarda bulunduğu, sonraki dönem Hanefiler arasında farklı yorumlara sevk
eden çözüm yolu hiyerarşisinin erken dönemde nasıl tesis edildiği
araştırılmıştır.
Bu teori uzun bir süreçte farklı bakış
açılarıyla konulan ilkelerle zenginleştirilmiş, yeni
kavramlar ve sistematik anlatımlarla daha anlaşılır hale getirilmiştir. Hanefî
fıkıh usulü âlimleri bu teorinin ilkeler açısından zenginleştirilmesinde,
mezhep imamlarına ait fıkhî içtihatlardan yararlanmışlardır. Bu durum ise söz konusu
nazariyatın, mezhep imamlarının muârız haberler karşısında nasıl bir metot
takip ettiklerini keşfetmek amacıyla ortaya konulmuş ilmî bir çaba olduğuna
delalet etmektedir.
Tespit edilebildiği kadarıyla, İsa b. Ebân Hanefî fakihler arasında
çelişkili haberlerle ilgili ilk detaylı metodolojik açıklamada bulunan usûl
âlimidir. Bu ise muârız haberlerle ilgili teorinin, takriben hicrî üçüncü asrın
başlarından itibaren vaz edildiğini göstermektedir. İsa b. Ebân öncelikle, zıt
haberleri “birinin hükmüyle ilgili icmâ bulunan haberler” ve “hükümlerine
dair icmâ oluşmayan haberler” şeklinde “icmâ‘” ekseninde ikiye ayırmaktadır.
İlk grupta yer alan ve hükmüyle ilgili icmâ‘ bulunan haberi kabul etmekte ve
diğerini, sahih ise, mensûh olarak değerlendirmektedir. İsa b. Ebân’ın
ortaya koyduğu bu çözüm yolunun pratik değerinin yüksek olduğu ifade
edilmelidir. Zira fıkıhta muayyen bir haber ve bu haberin içerdiği hüküm
konusunda oluşan icmâ ile bu icmâya muhalif olan bir haber arasındaki çelişkiyi
cem‘ metoduyla gidermenin pratik bir değeri
bulunmamaktadır. Ayrıca nâsih ve mensûhun belirlenmesinde icmâya etkin bir rol
verilmesi de nesh metoduna kolayca gitmeyi engellemektedir.
İsa b. Ebân, “hükümlerine dair icmâ oluşmayan haberler”i de
kendi aralarında tarihlerini bilenen ve bilinmeyen şeklinde ikiye
ayırmakta
ve her iki gruptaki haberler arasındaki zıtlıkları gidermede öncelikle cem‘
metodunu uygulamaktadır. Cem‘ metoduyla sorunun çözülmemesi durumunda tarihleri
bilinen haberlerde neshe gitmektedir. Tarihleri bilinmeyenlerde ise asıllara uygun olanla
amel etmeyi kabul etmekte, bunun da mümkün olmaması durumunda her iki
haberlerle de amel edilmemesi gerektiğini benimsemektedir.
Kerhî’nin fıkıh usulüne dair görüşlerini en çok
aktaran kişiler arasında yer alan Cessâs,
onun muarız haberlerle ilgili görüşlerini, İsa b. Ebân’nın teorisinin aktarımında
ve yorumlanmasında gördüğümüz bütünlük içerisinde aktarmamaktadır. Cessâs,
Kerhî’nin
görüşlerinden, daha çok İsa b. Ebân’ın sistemini geliştirme bağlamında
istifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu durum ise Kerhî’nin İsa b. Ebân tarafından ortaya
konulan tezat haberlerle ilgili sistemi temelde kabul ettiği izlenimi
uyandırmaktadır.
Cessâs’ın muârız haberler teorisinde üstlendiği en
önemli rol İsa b. Ebân ve Kerhî tarafından konulan esasları
temellendirmesidir.
Kerhî sonrasında söz konusu teoriye -gerek daha sistematik
hale getirmesi gerekse onun tarafından vaz edilen bazı asılları sorgulayarak
efrâdını câmi ağyarını mâni hale getirmesi açısından- en fazla katkıda bulunan Debûsî
olmuştur.
Açıklamalarından muârazayı hakîkî ve zâhirî olmak üzere iki kısımda telakki
ettiği anlaşılan Debûsî’nin bir muârazanın hakîkî olabilmesi için
getirdiği şartlar, esasında tezatlığın giderilmesi noktasında uygulanan birer
çözüm yolları olmaktadır.
Haberlerin her birinin ayrı hükümler ve
olaylarla ilgili olması, esasında muârazının giderilmeye çalışılmasıyla ilgili
geliştirilen bir anlamda uzlaştırma yollarıdır. Serahsî’ye gelindiğinde
muârazanın giderilmesiyle ilgili konu “delil”, “hüküm”, “hâl”, “tarih naslarda
açık olan”, “tarih naslarda kapalı olan” gibi kavramlarla daha dakik bir
şekilde ele alındığı müşahede edilmektedir. Serahsî’nin sisteminde
ise net bir şekilde muârazanın nesih metoduyla giderilmesine en son seçenek
olarak yer verilmiştir. |
---|---|
ISSN: | 2528-9861 2528-987X |