Summary: | Psikolojik bir yapı olarak Tanrı algısı, bir bireyin Tanrı’ya
karşı nasıl hissettiğine ilişkin bir kavram olup öncelikle bilinçdışı bir
fenomendir. Farklı bir yapı olarak Tanrı kavramı, bir bireyin bilişsel Tanrı
anlayışına atıfta bulunur. Tanrı algısı doğum ile başlayarak hayat boyu devam
eden bir süreçtir. Tanrı algısı ilk etapta anne baba imajı ile birlikte oluşum
gösterirken daha sonra yaşamda karşılaşılan krizlerle birlikte gelişim
gösterir. Bireyin bilişsel ve teolojik anlayışının bir temsili olan Tanrı
algısının oluşumuna dair pek çok teori ortaya atılmıştır. Bu teoriler
çalışmamızda “Dini Gelişim Teorileri” başlığı altında incelenmiştir. Bu
teoriler genel olarak incelendiğinde ebeveyn tutumunun ve sosyal çevrenin Tanrı
algısında oldukça etkili olduğu görülmüştür. Ayrıca bireyin Tanrı algısının
dini algısını da şekillendirmesi sebebiyle hayat algısını da etkilemektedir.Bireyin
hayatının merkezine koyduğu kavramın türüne göre onun dini algısı ve hayata
ilişkin algı ve tutumu da bu surette gelişecektir. İnsanın hayatı yaşanılır
olarak kabul etmesi ve ona yönelik bir algı oluşturabilmesi, hayata bir anlam
vererek ona bir değer atfetmesi ile mümkündür. Bu sebeple hayat algısı, anlam
kavramı temel alınarak incelenmiş ve bu kavramların çocukların zihninde nasıl
yer bulduğu ve algılarının 7-12 yaş aralığında ne derece şekillendiğiyle alakalı
araştırmamız teorik ve uygulamalı olarak gerçekleştirilmiştir.Suriye’de
çıkan savaş sonucunda, ülkesini bırakıp başka ülkelere sığınmak durumunda kalan
sığınmacılar, savaş sürecinde ve sonrasında kayıp yaşama, sosyal çevrelerinden
ayrılma, kötü muamele, yerinden edilme, ekonomik sıkıntılar gibi pek çok
travmatik durumla karşı karşıya kalmıştır. Savaş ve göç sürecinden en çok
olumsuz yönde etkilenen dezavantajlı grubun sığınmacı çocuklar olması sebebiyle
yaşadıkları savaş ve göç durumuyla maruz kaldıkları travmatik durumların
“hayat” ve “Tanrı” algısına etkilerini ve hayatlarındaki değişim ve gelişim
süreçlerini belirlemek amacıyla yapılan bu araştırma, Konya ve Bursa illerinde
eğitim gören 7-12 yaş arası Suriyeli sığınmacı çocuklar üzerinde gerçekleştirilmiştir.
Çalışma, katılımcıların kendilerini en iyi şekilde ifade etmelerini sağlamak
amacıyla “hayat” ve “Tanrı” algılarını ölçmeye yönelik sorulan sorulardan
oluşan yüz yüze görüşmeler şeklinde, sığınmacıların Türk çocuklarla birlikte
eğitim gördüğü iki farklı okul seçilerek yapılmıştır. Araştırma kapsamında, 32
kız ve 22 erkek çocuktan oluşan toplam 54 Suriyeli sığınmacı çocuk ile görüşülmüştür.
Veriler toplanırken, çocuklarla yapılan görüşmeleri kaydetmek amacıyla ses
kayıt cihazı kullanılmış ve bilgisayar ortamına kaydedilmiştir.Katılımcılarla
yapılan görüşmelerde aldığımız cevaplara ilişkin Tanrı algısıyla alakalı yapılan
çıkarımlara göre, küçük yaşta olmalarına rağmen çocukların büyük çoğunluğunun
“haram”, “günah” ifadelerini günlük yaşamlarında oldukça fazla kullandıkları,
yanlış davranışlar yaptıklarını düşünürken çocukların cehennem korkusunu yoğun
bir şekilde yaşadıkları, Allah’tan bahsederken kullandıkları ifadeleri
seçtikleri ve çekingen davrandıkları gözlenmiştir. Allah’ı çok sevdiğini ve
O’nu üzmekten çekindiği için yanlış davranışlardan kaçındığını söyleyen
çocuklar bulunsa da büyük çoğunluğunun Allah algısının ceza temelli olduğu,
bunun ise büyük ölçüde aile ile bağlantılı olduğu görülmüştür. Katılımcılara hayat
algısına yönelik sorulan sorularda ise çocukların büyük çoğunluğunun olumlu bir
hayat algısı olduğu görülmektedir. Çocukların travmatik durumlarını ve duygu
durum bozukluklarını ölçmek amacıyla sorulan sorularda çocukların %50’sinden
fazlasının savaş ile ilgili kötü rüya görmediği, savaşa dair oyunlar oynamadığı
ve herhangi bir travmatik bozukluk yaşamadığı görülmüştür. Çocukların çok küçük
yaşta Türkiye’ye sığınarak burada uzun süre kalmalarının ve savaş yaşamamış
olmalarının onların travmatik duruma maruz kalmamalarına neden olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
Katılımcılarla yapılan görüşmeler sonucunda yapılan çıkarımlara göre çocukların
genel itibariyle küçük yaşlarda Türkiye’ye gelmeleri veya birkaç yıldır
Türkiye’de yaşamaları; buna karşılık aldıkları Türkçe eğitiminin yetersiz
olması sebebiyle birçoğu dil sorunu yaşamaktadır. Çocuklar, Türkçe eğitim
görseler de henüz kendilerini çok iyi bir şekilde ifade edememektedirler. Bu
durum onların okuldaki yaşantılarını büyük ölçüde etkilemektedir.
Öğretmenleriyle ya da arkadaşlarıyla iletişim kurmakta zorlanan sığınmacı
çocukların, yapılan görüşmeler sırasındaki davranışları ve verdikleri cevaplar
neticesinde kaygılı ve çekingen bir tutum sergiledikleri görülmüştür. Ayrıca
yapılan görüşmelerde sorulan sorular neticesinde Suriyelilerin genel itibariyle
çok az gelir getiren işlerde çalıştığı, birçoğunun asıl mesleğini yapamadığı,
düzensiz maaş aldığı; bu sebeple temel ihtiyaçların karşılanmasında aile
bireylerinin zorluk çektiği bu durumun da onların başa çıkma sürecini olumsuz
yönde etkilediği görülmüştür. Ayrıca yaşadıkları ekonomik sıkıntılar sebebiyle
temiz ve düzenli bir şekilde okula gelememeleri, kardeş sayılarının çokluğu
sebebiyle ailelerinden çok fazla ilgi görememeleri ve az sayıda da olsa
“Suriyeli” ifadesini olumsuz bir anlam yükleyerek kullanan okul arkadaşlarının
ve komşularının bulunması onların psiko-sosyal uyum sürecini zorlaştırmaktadır
ve düşük benlik saygısı oluşturmalarına neden olmaktadır. Bunun ise savaş
travması yaşamayan çocuklar çoğunlukta olsa da göç sürecinin de bazı çocuklar
için travmatik bir durum oluşturmasına sebep olduğu gözlenmiştir.
|