Summary: | Sosyolojinin ve din sosyolojisinin önemli konularından biri olan modernleşme, yaşam biçimlerini etkilediği gibi dini anlama ve yorumlama biçimlerinde birtakım zihniyet değişimlerine yol açmıştır. Bu zihniyet değişimi sonucu birey, aklının yüceltildiği ve iradesinin öneminin vurgulandığı bir "aktör" şeklinde tanımlanmış, bu rolünün gereği olarak geleneksel din anlayışlarına karşı dinin modern yorumunu ortaya koymayı amaçlamıştır. Türkiye'de bütün kurumsal alanlarda ilk modernleşme çabalarının görüldüğü Tanzimat döneminde Osmanlı Devleti, yaşanan askeri başarısızlıklara çözüm olarak kurumsal yapılarını Batı'nın bilim ve tekniğini örnek alarak yenileme ihtiyacı hissetmiş, bu durum modern kültürün Osmanlı toplumunda yer edinmesinin yolunu açmıştır. Modern kültürün aktarımında eğitim, hem yeni bir dünya görüşü hem de bireysel tutum kazandırma açısından önemli bir işlev üstlenmiştir. Tanzimat döneminde modern değerleri benimseyen muhafazakar kesim, İslam'ın inanç ve ibadet gibi temel esaslarının geleneksel anlayış biçimlerini çeşitli eleştirilere tâbi tutmuş, reddedilen geleneksel din anlayışının yerine modern değerle uyumlu yeni yorum biçimleri ortaya koymaya çalışmıştır. Dini bireyselleşme olarak değerlendirilen bu tutum, "Yeni Muhafazakar Aydın" olarak adlandırılan bir aydın tipini ortaya çıkarmıştır.
|