Summary: | Fıkıh usûlü literatüründe fukahâ ve mütekellimîn metodu olarak nitelenen iki yazım yöntemi olduğuna dair yaygın bir kabul vardır. Bu iki yöntemin ayırıcı nitelikleri hakkında bazı açıklamalar dile getirilmekle birlikte, bu ayrımın hangi ölçülere göre yapıldığı, ayrışmanın temelinde hangi saiklerin olduğu ve bu yöntemlerin özellikle hangi dönemlerde yaygınlık kazandığı gibi hususlarda derinlikli bir izah mevcut değildir. Bu çalışma, söz konusu hususları biraz daha aydınlatmayı hedeflemekte ve özellikle fukahâ metodunun ortaya çıkışı üzerinde hilâf tartışmalarının ve münazaraların etkisi üzerinde durmaktadır.
İslamî ilimlerin ilk dönemlerindeki hararetli ilmî tartışmalarının önemli bir bölümünü dini bilginin kaynak ve yöntemlerine dair meseleler oluşturuyordu. Kelâm meseleleri ile ilgilenen alimler tarafından, kelâm meseleleriyle iç içe işlenen bu yöntem tartışmaları, sonrasında müstakil bir disiplin haline gelecek olan usûl meseleleriydi. Aynı dönemde Hanefîler de kendilerinin geliştirip sistemleştirdiği fıkıh çalışmalarını kayıt altına alarak, fıkıh ilminin ilk müktesebâtını tedvin ediyorlardı. Hanefîler kelâmcılar tarafından sürdürülen bu yöntem tartışmalarına, fıkıh mesâilinin temellendirilmesi bağlamında dahil oldular. İlk dönem ilimlerinin gelişmesinde etkili olan bu tartışma geleneği, cedel tekniğinin öğrenilmesi ile yeni bir boyut kazandı. Önce kelâmcılar ve sonra fakihler bu yöntemi tartışmalarında ve eserlerinde kullanmaya başladılar. Hicrî dördüncü ve beşinci asırda fıkıh ilminin revaç bulması ile birlikte fıkıh münazaraları entelektüel alanda çok daha yaygın ve önemli hale geldi.
Aynı doğrultuda ihtilaflı fıkıh meselelerinin delillendirilerek tartışıldığı hilâf literatürü de gelişme gösterdi. Söz konusu gelişmeler, hilâf mesâilinin delillendirilmesinde ve fıkıh münazaralarında işe yarayacak usûl eserlerinin ortaya çıkmasında etkili oldu. İşte fukahâ metodunun ilk ve en tipik eseri sayılan Debûsî’nin Takvîm’i, fürû fıkıh konusu sayılabilecek pek çok başlığa yer veren, tartışmaları bolca fıkıh örneği üzerinden işleyen, kıyas ve illet başlıklarında cedel bahislerini genişçe ele alan ve kelâm tartışmalarına mesafeli duran tarzıyla, dönemin münazara geleneğinin ihtiyaçlarına hitap ediyordu.
Debûsî’nin geliştirdiği bu usûl anlayışı kısa sürede dikkat çekti ve hicrî beşinci asır tamamlanmadan bu metodu benimseyen pek çok fıkıh usûlü eseri yazıldı. Özellikle Pezdevî’nin usûl eseri, sonraki Hanefî usûl literatüründe esas alınan model bir metin haline geldi. Gazâlî ve Râzî sonrasında İslamî ilimlerin felsefe ve mantık hakimiyeti altına girdiği dönemde ise fukahâ metodu popülerliğini yitirdi. İlmü’l-bahs ve’l-münazara ile cedel ilimleri mantık disiplini altında incelenmeye başlandı. Ancak bu dönemden sonra da bazı Hanefîler fukahâ metodu ile usûl eseri yazmaya ve felsefî kelâmın etkisi altındaki Hanefîler dahi yazdıkları karma nitelikli eserlerde Pezdevî’nin Usûl’ünü esas almaya devam ettiler.
|