Eski Serahs: Şehir, Coğrafya, Tarih ve Toplum

Yâkût al-Hamevî'nin (ö. 626/1229) coğrafya eserinde kaydettiği rivayete göre Serahs, Keykâvus'tan sonra tahta geçen I. Dârâ'nın oğlu I. Serhas adına Ahamenî İmparatorluğu döneminde (MÖ 559-330) inşa edilmiştir. İsmini de bu Pers hükümdarından almıştır. Mevcut arkeolojik veriler de şeh...

Full description

Bibliographic Details
Main Author: Mesut Can
Format: Article
Language:English
Published: Yediveren Kitap 2021-06-01
Series:Marife Dini Araştırmalar Dergisi
Subjects:
Online Access:https://www.marife.org/marife/article/view/1059
Description
Summary:Yâkût al-Hamevî'nin (ö. 626/1229) coğrafya eserinde kaydettiği rivayete göre Serahs, Keykâvus'tan sonra tahta geçen I. Dârâ'nın oğlu I. Serhas adına Ahamenî İmparatorluğu döneminde (MÖ 559-330) inşa edilmiştir. İsmini de bu Pers hükümdarından almıştır. Mevcut arkeolojik veriler de şehrin Ahamenîler zamanında kurulduğunu ortaya koymaktadır. Eski Serahs şehri, günümüzde İran ile Türkmenistan arasında doğal bir sınır teşkil eden Tecen Nehri’nin sağ yakasında, nehirden ayrılan bir kolun beslediği alt kollar tarafından oluşturulan vahada yer almaktadır. Arkeolojik veriler Serahs’ın, vahanın Demir Çağı yerleşimlerini besleyen nehir kollarının dağıtım noktasında yer aldığını ortaya koymaktadır. Bu sebeple inşa edildiği tarihlerden itibaren şehrin vahanın idare merkezi olduğu söylenebilir. Müslüman coğrafya müellifleri eserlerinde Serahs’a bağlı kırsal yerleşimin oldukça az olduğuna işaret etmekte ve şehre bağlı iki nahiye, bir rustâk ile yirmi dört köye yer vermektedirler. Konum açısından Horasan’ın büyük şehirlerinden, aynı zamanda bölgelerinden olan Merv ile Nişabur arasında yer alan Serahs, ilk dönem coğrafi kaynaklar tarafından Merv’e bağlı kabul edilmiştir. Serahs, Müslümanlar bu topraklara gelmeden önce birçok imparatorluk tarafından ele geçirildi. İlk olarak, doğu seferine çıkan Yunan-Makedon kralı Büyük İskender tarafından fethedilen şehir, onun ölümünden sonra muhtemelen Selevkosların idaresine geçti. Ardı sıra Partların, muhtemelen Ak Hunların ve yaklaşık dört asır kadar Sâsânîlerin idaresinde kaldı. Hz. Ömer zamanındaki ilk fetih dalgasında Sâsânî İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından, Hz. Osman zamanındaki Horasan fetihleri esnasında Abdullah b. Hâzim (ö. 72/691) tarafından sulh yoluyla fethedilerek İslam topraklarına katıldı (31/651-52). Serahs’ta Emevî ve Abbâsî idaresi (Tâhirîler dahil) altında nispeten huzurlu ve istikrarlı bir devir yaşandığı söylenebilir. Ancak Tâhirîlerden sonra bölgede Sâmânîler, Gazneliler ve Selçuklular arasında mücadelelerin yaşandığı görülür. Dandanakan Savaşında (431/1040) kesin bir zafer elde etmeleriyle Serahs uzun bir süre Selçuklu Devleti idaresinde kamıştır. Özellikle Sultan Sencer devri, Serahs’ın maddî, ilmî ve kültürel manada geliştiği bir zaman dilimi olmuştur. Müslüman idaresi altında Serahs’ın gerek fizikî gerekse sosyokültürel yapısında büyük değişim yaşadığı görülür. Şehrin fizikî yapısındaki en köklü değişim, diğer Horasan şehirlerinde olduğu gibi rabad biriminin şehre eklemlenmesidir. İslâm coğrafyacıları her ne kadar bir kuhendize (iç kale) işaret etmeseler de günümüzde Serahs Kalesi olarak adlandırılan kısım şehrin kuhendizi’dir. Böylece Serahs’ın kuhendiz, şehristân ve rabaddan oluşan üçlü şehir tipolojisine sahip olduğu anlaşılmaktadır. İslâmî dönemde şehrin yaşam merkezi şehristandan rabada doğru kaymış ve yerleşim alanı genişlemiştir. Şehrin fizikî değişiminden belki de daha önemlisi, şehrin toplumsal hayatında Müslüman Arapların, dolayısıyla kültürel hayatında İslâm’ın rol almaya başlamasıdır. Özellikle Abbâsîler devrinde, mevâlî politikasındaki olumlu gelişmelerin Serahs’ta da İslâmlaşmaya katkısı olduğu görülür. Nitekim Serahs’ın elit tabakasına mensup olduğu anlaşılan Fazl b. Sehl es-Serahsî (ö. 202/818), Me’mun (salt. 813-833) zamanında Müslüman olmuş, vezirlik makamına kadar yükselmeyi başarmıştır. İslâmlaşmanın Tâhirîler, Sâmânîler ve Gazneliler zamanında aynı hızla devam ettiği, Selçukluların geldiği tarihlerde bölgeye neredeyse tamamen İslâm’ın hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Bunun en başta gelen göstergelerinden biri, İslâm coğrafyacılarının Serahs’tan elde edilen vergiye dair kayıtlarıdır. Fethi esnasında anlaşma metninde yer alan vergi gelirlerinin daha sonraki dönemlere ait kayıtlarda gitgide düştüğü görülmektedir. Tecen Nehri’nin kollarının Serahs Vahasına sağladığı suyun düzensizliğine bağlı olarak tarımsal üretimdeki bir azalmaya işaret etmesi muhtemel olmakla birlikte, bize göre bundan daha etkili olan husus, Horasan’ın genelinde olduğu gibi Serahs Vahasında da İslâmlaşmanın hız kazanmasıdır. Bilindiği üzere Horasan’daki Emevî devrinin en önemli sorunlarından birisini, ihtida ederek Müslüman olanlardan alınmaya devam eden vergiler teşkil etmekteydi. Tarihi kaynaklarda sorunun devam ettiğine dair herhangi bir kaydın olmayışı, Abbâsîlerle birlikte ihtidaların önündeki en büyük engelin kalktığını, dolayısıyla İslâmlaşmanın hız kazanarak gayrımüslimlerden alınan vergilerdeki söz konusu düşüşün yaşandığını söylememize imkân vermektedir. Selçukluların bölgeye gelişinin (426/1035) en önemli sonuçlarından biri hiç şüphesiz Türk iskânıdır. Bu tarihten itibaren bölgedeki diğer etnik ve kültürel unsurların nüfuzunun azaldığına, Türk topluluklarının ve kültürünün izlerinin kalıcı hale geldiğine şahit olunmuştur. Tüm Horasan’da olduğu gibi Serahs’ta da Moğol istilasının etkileri yıkıcı olmuş, Timurlular devrindeki imar faaliyetlerine rağmen şehir eski görkemli günlerine bir daha dönememiştir.
ISSN:2630-5550