Muhammed İkbal’e Göre Şahsiyet Eğitiminde Fiziksel Çevrenin Yeri
Öz: Eğitim tarihinde yapılan araştırmalara bakıldığında şahsiyet-eğitim ilişkisine dair farklı fikirler, yaklaşım ve teorilere rastlamak mümkündür. İnsanın duyguları, düşünceleri, davranışları, maddi yapısı ve gelişime açık olan şahsiyet özellikleri onu çok boyutlu olarak ele almayı zaruri hale geti...
Main Author: | |
---|---|
Format: | Article |
Language: | English |
Published: |
Cumhuriyet University
2017-12-01
|
Series: | Cumhuriyet İlahiyat Dergisi |
Subjects: | |
Online Access: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/32430/349706?publisher=cumhuriyet |
Summary: | Öz: Eğitim tarihinde yapılan
araştırmalara bakıldığında şahsiyet-eğitim ilişkisine dair farklı fikirler,
yaklaşım ve teorilere rastlamak mümkündür. İnsanın duyguları, düşünceleri, davranışları,
maddi yapısı ve gelişime açık olan şahsiyet özellikleri onu çok boyutlu olarak
ele almayı zaruri hale getirmiştir. Bu durumun bir neticesi olarak gerek İslam
coğrafyasında gerekse Batı dünyasında birçok düşünür şahsiyet gelişimi ve
eğitimini etkileyen faktörler üzerinde durmuş, fiziksel çevre ve ona bağlı
olarak değişen şartları da şahsiyet eğitimine etki eden aktif bir unsur olarak
değerlendirme yoluna gitmiştir. Bu çalışmamızda biz, insana dair kendine özgü
fikirleri ile İslam düşünce geleneğinde ayrı bir yeri olan Muhammed İkbal’in,
şahsiyet eğitiminde fiziksel çevrenin yerine işaret eden fikirlerini ortaya
koymaya çalışacağız. Bu bağlamda şahsiyet kelimesinin kavramsal çerçevesini
belirlemek, İkbal’in şahsiyet eğitiminde gündeme getirdiği fiziksel çevre ve bu
çevrenin özelliklerini tanımak, fiziki çevreyle bağlantılı olarak okul ve
öğretmenin şahsiyet eğitimi sürecindeki yerine İkbal’in görüşlerinden hareketle
işaret etmek, insan şahsiyetinin gelişimine etkisi açısından İkbal’in fiziki çevreye
biçtiği rolü tespit etmek araştırmamızın hareket noktaları olacaktır. Özet: Eğitim, zihinsel özellikleri, duyguları, kişiliği ve
manevi yapısı ile insanı bir bütün olarak geliştirmeyi amaçlamaktadır. İnsan,
fiziksel, sosyal ve kültürel açıdan kendisini kuşatan bir çevreyle sürekli
olarak diyalektik ilişkiler ağı içindedir. Kişilik insan yapısının merkezini
oluşturur. Bu nedenle tarih boyunca, eğitim hakkında fikir yürüten
düşünürlerin, yazarların, sistemlerin ve teorisyenlerin yolu, insanı anlama
çabalarında bir noktada şahsiyet kavramı ile kesişmiştir.
Arapçada "yükselmek,
uzaktan görünmek, irileşmek, büyümek" gibi anlamlara gelen “şhs” kökünden
türetilen bir mastar olan şahsiyet kelimesi, “ferdiyet, birey” anlamlarına
gelmektedir. Şahsiyet kavramı, “bir insanın bütün ilgilerinin,
tutumlarının, yeteneklerinin, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin
özelliklerini içeren yapısı”; “bireyin kendisinden kaynaklanan tutarlı davranış
kalıpları ve kişilik içi süreçler”; “bir insanın diğer insanlara görünüşünün ve
onlar karşısındaki davranışlarının bir bütün olarak değerlendirilişi” gibi
çeşitli tariflerle açıklanmıştır. Buna göre, modern psikoloji ve pedagojinin
konusu olan şahsiyet kavramının ortak bir tanımının olmadığını söylemek
mümkündür.
Şahsiyetin şekillenmesinde ve eğitilmesinde
öncelikli etkiye sahip olan unsurun ne olduğu tartışılmış; bu manada “çevre,
veraset (soyaçekim) ve kültürel değerler” gibi farklı etkenler üzerinde
durulmuştur. Batıda şahsiyet eğitimine yönelik araştırmaların tarihi çok
eskilere gitmez. İslam düşünce geleneğinde şahsiyet ile ilgili kanunların
incelenmesi batıya göre çok daha eski ve köklü olup bu incelemelerin başlangıç
noktası, nefs ile ilgili tahlillerin yapılmaya başlanması olarak kabul
edilmiştir. Neticede insanoğlunun maddi çevresini dönüştürebilen bir varlık
olduğu gerçeği kabul görmüştür.
Şahsiyet
gelişimi ve eğitimi konusunda kendine has fikirleriyle öne çıkan İslam
düşünürlerinden biri de Pakistanlı fikir adamı Muhammed İkbal’dir. İkbal, eğitim konusunda “insanı” önceler. İnsan,
bir boşlukta yaşamayıp genel anlamda içinde şahsiyetinin gelişip şekillendiği
fiziksel çevrenin, kültürün, anlayışın ve sistemin özelliklerini taşıdığı için
İkbal, insanın eğitiminde bütün bu belirleyici unsurları da ele alır. İnsanı
bilinçlendirmek, eyleme hazırlamak, donanımlı bir hale getirmek; onun değişim,
gelişim ve dönüşümüne imkânlar hazırlamak genel anlamda eğitim felsefelerinin
ve anlayışlarının ortak noktasıdır. Buna bağlı olarak düşünürler tarih boyunca
eğitime dair yaklaşımlarında ilk önce insanı ele almış, onun gerçekliğinden
hareket etmiştir.
Muhammed İkbal’in insana ve hayata bakışı da bu
noktadan beslenmektedir. İnsana dair fikirlerini ortaya koyarken İkbal,
“şahsiyet, ferdiyet, benlik, insanın ne olduğu yani madde-ruh ilişkisi, fert-toplum
ilişkisi” gibi kavramları düşüncesinin temeline oturtmuş ve eğitim anlayışını
bu esas üzerine bina etmiştir. İkbal’e göre eğitim, bireye şahsiyetini
kazandırmalı, aklı kullanmanın, kişiliği yapılandırmanın yollarını
göstermelidir. İkbal, şahsiyeti insan hayatının organizasyonunun merkezi olarak
telakki eder ve eğitimin en önemli hedefini şahsiyeti geliştirmek olarak görür.
Eğitim, ferdi esas almakla birlikte onu fiziki
çevresinden soyutlayıp koparmamalıdır. İkbal, kişiyi maddi çevreden
uzaklaştıran eğitim anlayışına şiddetle karşı çıkmaktadır. Zira insan şahsiyeti
çevreyi istila eden, ona hükmedebilen bir yöne sahiptir. Bu yön İkbal’e göre
insanın şahsiyet eğitiminde muhakkak surette kullanılmalıdır. Şahsiyet gelişimi
için “fiziki çevre bilgisi” yadsınamaz bir realitedir. Bu çevrenin bilgisini
elde etmenin yolu ise onun güçleriyle hür bir şekilde baş başa kalarak
yüzleşmekten, mücadele etmekten geçer. İkbal’e göre bu süreçte insan için
vazgeçilmez olan en önemli husus özgür bir şekilde fiziksel çevreyle iletişime
geçebilmektir. Ancak bu özgürlük sınırsız bir özgürlük olmayıp belli bir
disiplini de içerir. Bu esasları hayata geçirebileceği bir fiziki çevre
ilişkisi insan için şahsiyetini inşa edebilmek adına bir dizi gözlem ve deneye
imkân veren bir faaliyet sahası olarak görülmelidir.
İkbal’e göre insan için asıl olan çevreye intibak etmek
değil ona hâkim olmaktır. Maddi âlemdeki sürekli değişim insanı, şahsiyetini
tekrar tekrar inşa etmeye, yenilemeye zorlar. Tabiat insan mizacına uygun
yaratıldığı için maddi âlemi araştırma, insana yüklenecek en önemli görevdir.
Akıl, duyular, hayal gücü, istek ve arzular, estetik değerler maddi âlemi
gözlemleyip şahsiyetini olgunlaştırmada insanın en önde gelen motivasyon
kaynaklarıdır. Doğayı gözlemlemek suretiyle insan, hem şahsiyetinin
gerçekliğini hem de onun kurucu unsurları olan ilahi nitelikleri kavrar. Ayrıca
fiziksel çevrenin keşfi ile ulaşılacak akli ve estetik değerler şahsiyet
eğitimi için çok değerli ve önemli görülmelidir. Her bir yaratılışla tekrar
tekrar kendini yenileyen fiziki çevre, insana kendisini sürekli yenilemesini ve
aktif, dinamik bir şahsiyete sahip olmasını ilham eder.
Şahsiyet eğitimine bakışında okulun etkilerini de
tartışan İkbal, çevreden bağımsız, bireyi çevreden koparan bir okul yapılanmasına
karşı tavır alır. İkbal’in hayalindeki okulun en önemli özelliği, maddi ve
manevi eğitimi mezcedebilmesidir. “Proje metodu, yaparak öğrenme metodu, faal
metot” gibi metotların okullarda hayata geçirilmesini tavsiye eden İkbal
öğretmeni, hassasiyetle çocukları narin bir çiçek gibi yetiştiren maharetli bir
bahçıvana benzetir. Ona göre öğretmen, öğrencilerine yol gösteren, kılavuzluk
eden, onların şahsiyet gelişimlerinin önündeki engelleri kaldıran,
özgürlüklerine kilit vurmayan bir ruh mimarıdır. Böyle öğretmenler sayesinde
tabiatın gizli sırlarını keşfedecek, şahsiyet bütünlüğünü elde edecek ve yeni
bir dünya yaratacak olan dinamik bireyler ve kâmil insanlar her dönemde
muhakkak var olacaktır.
Neticede İkbal’in şahsiyet eğitimiyle fiziksel çevre
arasındaki ilişki hakkında ortaya koyduğu fikirlerin kendine has özellikler
taşıdığını ve özgün olduğunu söylemek mümkündür. Eğitimin hedefini, insanı
fiziksel çevrenin unsurlarını keşfetmeye hazırlamak, bu doğrultuda gerekli olan
“aksiyon”, “yaratıcılık” ve “özgünlük” ile onun şahsiyetini geliştirmek olarak
belirlemekle İkbal, şahsiyet eğitimi konusunda oldukça farklı bir yerde
durmaktadır. |
---|---|
ISSN: | 2528-9861 2528-987X |