The Legality of Religious Symbols in European Schools
Avrupa Okullarında Dini Simgelerin Yasallığı. Öz: 1959 yılında Avrupa Konseyine bağlı olarak kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer protokollerle belirlenmiş temel haklar kapsamında birey, tüzel kişilik ve devletlerarasındaki sorunları çözümleyen yargı merci...
Main Author: | |
---|---|
Format: | Article |
Language: | English |
Published: |
Cumhuriyet University
2017-12-01
|
Series: | Cumhuriyet İlahiyat Dergisi |
Subjects: | |
Online Access: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/29944/356795?publisher=cumhuriyet |
Summary: | Avrupa Okullarında Dini
Simgelerin Yasallığı. Öz: 1959
yılında Avrupa Konseyine bağlı olarak kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer protokollerle belirlenmiş temel haklar
kapsamında birey, tüzel kişilik ve devletlerarasındaki sorunları çözümleyen
yargı merciidir. Tarihsel olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi: düşünce,
vicdan ve din özgürlüğü kapsamında değerlendirilen çeşitli kararlar almıştır.
Mahkeme söz konusu kararlarında ve özellikle nelerin dini simge kapsamında
değerlendirilebileceğini laik bir bakış açısıyla tanımlamaktadır. Mahkeme, bir
taraftan dini inanca sahip olma hakkını tasdik etmekte, bir taraftan da bu
hakkı kamusal alanda inancı beyan etme hakkı olarak nitelemektedir. Çalışma
dini simgelere, din ve inanç özgürlüğü temelinde yaklaşan kavramsal tarama
modeliyle desenlenmiştir. Bu çalışma özünde alanyazın taraması gibi görülse de
alanyazın tarama yönteminden farklı olarak kavramsal tarama, bir kavramın
farklı yönlerini değişik bilim ve disiplinlerin çalışma alanları kapsamında
incelemektir. Bu çalışmanın amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, okullarda
bulunan dini simgelere karşı tutumunu belirlemektir. Bu çalışmanın bir sonucu
olarak, son yıllarda Avrupa okullarında giderek artan dini simgeciliğe karşı
yürütülen yerel ve yasakçı yasal girişimlerin doğası ve kapsamı belirlenmiştir.
Bununla birlikte, Avrupa eğitim sistemlerinde dinin yeri ve sosyal sistem
içinde “kilise – devlet ilişkisi” bu çalışmanın başka bir sonucudur. Ayrıca
çalışma, mahkemelerin kararlarını, dini inanç ve geleneklerin kamusal alanda
özgürce beyan edilmesi yönünde şekillendirmeleri gerekliliğini de
belirlemektedir.
Özet: Avrupa’nın yeniden inşa çağından beri dini
sembollerin varlığı, çoğu durumda İslami semboller, modern Avrupa'da, özellikle
kamusal mekânlarda ve özellikle de kamu okullarında giderek daha çok sorun
haline gelmiştir. Bu durum, dini özgürlük kavramının sınırları hakkında büyük
çaplı bir tartışma ve toplumsal ayrımlara yol açmıştır. Aynı zamanda, ülkelerin
anayasa mahkemelerinin belirli kültürlere özgü sembollerin toplum tarafından
özgürce temsil edilebileceğini ilan etmesi, yeni tartışmalara neden olmuştur.
Bu çalışma esas olarak dini sembolizm ve din ve inanç özgürlüğü temelinde
Avrupa hukuk sistemlerinin ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
(AİHM) görüşüne odaklanmıştır. Bu çalışmada, Almanya, İtalya ve Romanya'daki
haçlar ve diğer dini sembollerin okullarda kullanımı konusundaki tartışmalar
yer almaktadır. Dahası, çalışmada yerel mahkemelerin ve AİHM'nin dini
sembollere karşı kararsız tutumu üzerinde durulmuştur.
Avrupa'da tarihsel
olarak şekillenen bir devlet, kamusal ve dini kurumlar vardır. Avrupa
Devletleri, Yunan ve Roma Medeniyetleri üzerinde gelişen yasama, yürütme ve
yargı kurumlarına sahiptir. Ayrıca, ortak din ve kültür kavramıyla birbirlerine
bağlı olan uluslar genel olarak Avrupa kamuoyunu oluşturmaktadır. Avrupa'da,
dini kurumlar geleneksel olarak Roma döneminde şekillenen bir inanç sistemini
benimsemişlerdir. Avrupa'da mezhepsel farklılıklar olmasına rağmen,
Hıristiyanlık genellikle kabul edilmiştir. Ortaçağ'dan bu yana tüm sosyal
alanlarda çok önemli roller oynayan Katolik kilisesi (Vatikan), aydınlatma
çağından bu yana gücünü kaybetmiştir. Aydınlanma ile birlikte, Avrupa
devletleri din ve devlet ilişkilerini birbirinden ayıran ve dinin devlet
organları üzerindeki etkisini azaltan geleneksel laiklik görüşünü benimsemeye
başlamışlardır. Böylece, devletler üzerindeki egemen dini güç zayıflamış ve
kilise toplumda ve kamusal alanda yaşamını sürdürmüştür.
1959'da Avrupa
Konseyi organı olarak kurulan AİHM, çeşitli sözleşmelerin temel haklarının kullanılmasında
bireyler ve tüzel kişiler ile kendi aralarında ve devletlerle olan
uyuşmazlıkların çözülmesi göreviyle yükümlüdür. Mahkemenin yüksek doğası
gereği, iç hukuk kanallarının tükenmesi gereğini isteyen AİHM, sorunları çözmek
için uzlaşmacı bir yaklaşım benimsemiştir. AİHM, öncelikle mahkemenin yüksek
doğası gereği, iç hukuk kanallarının tükenmesi şartına ihtiyaç duymaktadır.
Bununla birlikte AİHM, sorunları çözmek için uzlaşmacı bir yaklaşım
benimsemiştir. AİHM, vatandaşların din, vicdan ve inanç özgürlüğünü özgürce
ifade etmelerini açıkça desteklemekteyken bir taraftan da hükümleri laikliğe
dayanır. Bazı AİHM kararları, kamusal alan tanımını 'tarafsızlık' yerine
'laiklik' ilkesine uygun olarak yeniden şekillendirmektedir.
Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisinin devlet, din, laiklik ve insan hakları ile ilgili 1804
tarihli kararına göre din, Avrupa tarihinde önemli bir yer olarak kabul
edilmekle birlikte, uygulamada kilise ve devletin ayrılması gereklidir. Bu
karara rağmen, Konsey ve AİHM, dinlerin okullardaki rolü gibi konularda üye
devletlerin farklı görüşlerini tanımayı başaramamıştır. Kamusal karar alma
süreçlerinin AİHM'deki laik tartışmalara dayandığı, laik devletlerin liberal
Avrupa demokrasisinin ilkelerine uygun olduğu, konusunda hâkim bir görüş
bulunmaktadır. Avrupa'daki yerel mahkemelerin kararlarında, insan hakları
giderek daha fazla dikkate alınmaktadır. Bunu yaparken, mahkemeler laikliğin
ideolojik yapısını belirlemekte başarısız olmaktadırlar. Mahkemelerin
kararları, bireylerin dinî görüşlerinin liberal değerlerle bastırılmasına neden
olmaktadır.
Yapılan
tartışmalardan, AİHM'nin ve yerel mahkemelerin ve toplumun, laik bir anlayışa
rağmen, Hıristiyan olmayan dinlere ve kültürlere karşı daha önyargılı oldukları
tespit edilebilir. Ayrıca, ülkelerin kamusal alanlarının çoğunda, İslami dini
sembollerin çoğunlukla sınırlı olduğu dikkate değerdir. Bu kısıtlamaların
başlıca nedeninin İslamofobi ve yabancı düşmanlığı olduğu düşünülmektedir.
Avrupa toplumlarında ve genel olarak batı toplumlarında, dini semboller aidiyet
olarak görülmekte ve giderek artan İslamofobik ve aşırı sağcı eğilimlerle
birlikte, özellikle Hristiyan sembolleri kamusal alanlarda yoğun bir şekilde
kullanılmaktadır. Buna ek olarak, özellikle de İslam'da (başörtüsü gibi)
belirleyici sembollerin kamusal alanda kullanılmasını yasaklamak ve hatta
Fransa ve Avusturya da dâhil olmak üzere çeşitli ülkelerde onları kullananların
cezalandırılması mümkün olabilmektedir. Ayrıca, dini sembollerin okullarda
kullanılması yalnızca kültürel bir değer olarak görülmemelidir. Din sembolleri
bir dinin önemli bir parçasıdır ve toplumda dinin varlığının somut bir
göstergesidir. Okullardaki Hristiyanlığa ait simgeleri bir kültür aracı olarak
algılamaktan ziyade onları bir asimilasyon aracı olarak görmek daha doğru
olacaktır. |
---|---|
ISSN: | 2528-9861 2528-987X |