Suç Üzerine Çalışmalar Adli Arkeolojiye Giriş

John Hunter, Charlotte Roberts, Anthony Martin B T Batsford Ltd, Londra 1996 Arkeoloji, antropoloji ve adli bilimlerin kesiştiği alanlarda yapılan çalışmaların son yıllarda ivme kazanması ile birlikte 80'li yıllarda bu alanı kapsayan pek çok kitap yayınlanmıştır. İngiltere'de ilk kez...

Full description

Bibliographic Details
Main Author: Şebnem Korur Fincancı
Format: Article
Language:English
Published: Adli Tıp Uzmanları Derneği 1996-07-01
Series:Adli Tıp Bülteni
Online Access:http://www.adlitipbulteni.com/index.php/atb/article/view/145
_version_ 1797914972361064448
author Şebnem Korur Fincancı
author_facet Şebnem Korur Fincancı
author_sort Şebnem Korur Fincancı
collection DOAJ
description John Hunter, Charlotte Roberts, Anthony Martin B T Batsford Ltd, Londra 1996 Arkeoloji, antropoloji ve adli bilimlerin kesiştiği alanlarda yapılan çalışmaların son yıllarda ivme kazanması ile birlikte 80'li yıllarda bu alanı kapsayan pek çok kitap yayınlanmıştır. İngiltere'de ilk kez adli arkeoloji kursu düzenleyen Bradford Üniversitesi'nde arkeoloji öğretim üyesi olan John Hunter'ın aynı bölümden birçok meslektaşı ve Polis Bilimsel Gelişim Bölümünden bir başdedektif ile birlikte yazdığı bu kitap özellikle bu alanda yer alan konuların tümüne toplu bakış olanağı sağlamaktadır. Bu alanda çalışmalar .yaparak yayınlayan Dwight'tan başlayıp Stewart, Morse, Duncan ve Sto- utamire, Ubelaker, Reichs, Rathbun ve Buikstra, Kil- lam, Bennike, Krogman, İşcan ve Helmer, Bodding- ton, Garland ve Janaway, Caldwell ve Martin'in kitaplarından ve değişik çok sayıda makaleyi de içeren geniş bir kaynakçadan yararlanılarak hazırlanmış olan 174 sayfalık kitap 9 bölümden oluşmaktadır. Adli arkeolojinin gelişimi ve bugün bu alanın ulaştığı sınırların aktarıldığı ilk bölümün ardından İngiltere'de polis örgütünün yapısı ve işlevi ile hukuki yapı tanıtılmakta; üçüncü bölümde gömülmüş cesetlerin çıkarılması, bu süreçte ortaya çıkabilecek aksaklıklar ve delillerin toplanmasında her aşamanın önemi vurgulanmaktadır. Arkeolojinin yıkıcı bir süreç olduğunu belirten yazar, gömülmüş cesetlerin çıkarılması işleminin, laboratuvar deneyinin yinelenmesi gibi bir niteliği olmaması, çıkarma tamamlandıktan sonra gömü yerinin tümüyle bozulması ve beraberinde bulunan delillerin de kaybolması nedeniyle işlem öncesi planlama ve işlem sırasında her ayrıntının kaydedilmesi ve örneklemenin yapılması zorunluluğunu temel ilkeleri de açıklayarak ortaya koymaktadır. Gömülü cesetlerde biyolojik yıkımın ve birlikte bulunan diğer materyaldeki yıkım özelliklerinin anlatıldığı dördüncü bölümden sonra, beşinci bölümde gömülü cesetlerin aranması ve bulunması için kullanılan yöntemler ve bu yöntemlerin avantaj ve dezavantajları sunulmaktadır. Adli antropoloji başlığı altında ve iki ayrı bölüm olarak sunulan; biyolojik antropolojinin adli çalışmalara katkısının irdelendiği altıncı ve yedinci bölümlerde, cesedin kimliklendirilmesi, yaş ve cinsiyetin belirlenmesi, ölüm sebebi ve şeklinin aydınlatılmasına ilişkin verilerin değerlendirmesi yapılmaktadır. Sekizinci bölüm ölüm zamanının belirlenmesi ve bu amaçla kullanılan ve kullanılabilecek yöntemleri içermektedir. Arkeolojik yöntemlerin bu olgular için gerçek anlamda yararı olamayacağı belirtilerek, zamanlama için de; birkaç saat, gün ve bazı özel koşullarda birkaç ay ve yılı kapsayan ölüm sonrası aralık - postmortem inteıval (PMD - yerine bu tür olgular için daha geniş bir zaman dilimini kapsayan ölümden sonra geçen süre - time since death (TSD) - teriminin kullanılması önerilmektedir. Son bölüm olan dokuzuncu bölümde ise arkeolojinin adli bilimler ile koşutluğu ve disiplinlerarası etkileşim ve gelişimi vurgulanmaktadır. Oldukça genel bir kapsamda hazırlandığı için teknikler çok ayrıntılı olarak aktarılmamış ise de, zamanında yapılamayan otopsilerin ve mezar açma sonucu çıkarılan cesetler üzerinde çalışma zorunluluğunun sıkıntılarını yaşayan meslektaşlarımız için; konuya temel anlamda genel bir bakış açısı kazandırması ve disiplinlerarası etkileşimi vurgulaması yönünden bu kitabın çok yararlı olacağını düşünüyorum. Sonsözünde, bilimin herzaman kesin yanıtlar üretemeyeceği bilincinin her iki disipline de yararını vurgulayan yazarda, bir anlamda ikibin yıl öncesinden, Sokrates'den "En iyi bildiğim hiçbirşey bil- mediğimclir" deyişi bir kez daha yansılanmaktadır. Ne kadar az bildiğimizi okudukça daha çok kavrayabileceğimiz nice kitaplara . Şebnem Korur FİNCANCI, Temmuz 1996
first_indexed 2024-04-10T12:35:35Z
format Article
id doaj.art-c3fc0c088b9145ab9c0d0c639d32ed07
institution Directory Open Access Journal
issn 1300-865X
2149-4533
language English
last_indexed 2024-04-10T12:35:35Z
publishDate 1996-07-01
publisher Adli Tıp Uzmanları Derneği
record_format Article
series Adli Tıp Bülteni
spelling doaj.art-c3fc0c088b9145ab9c0d0c639d32ed072023-02-15T16:14:41ZengAdli Tıp Uzmanları DerneğiAdli Tıp Bülteni1300-865X2149-45331996-07-0112145Suç Üzerine Çalışmalar Adli Arkeolojiye GirişŞebnem Korur Fincancı0İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim DalıJohn Hunter, Charlotte Roberts, Anthony Martin B T Batsford Ltd, Londra 1996 Arkeoloji, antropoloji ve adli bilimlerin kesiştiği alanlarda yapılan çalışmaların son yıllarda ivme kazanması ile birlikte 80'li yıllarda bu alanı kapsayan pek çok kitap yayınlanmıştır. İngiltere'de ilk kez adli arkeoloji kursu düzenleyen Bradford Üniversitesi'nde arkeoloji öğretim üyesi olan John Hunter'ın aynı bölümden birçok meslektaşı ve Polis Bilimsel Gelişim Bölümünden bir başdedektif ile birlikte yazdığı bu kitap özellikle bu alanda yer alan konuların tümüne toplu bakış olanağı sağlamaktadır. Bu alanda çalışmalar .yaparak yayınlayan Dwight'tan başlayıp Stewart, Morse, Duncan ve Sto- utamire, Ubelaker, Reichs, Rathbun ve Buikstra, Kil- lam, Bennike, Krogman, İşcan ve Helmer, Bodding- ton, Garland ve Janaway, Caldwell ve Martin'in kitaplarından ve değişik çok sayıda makaleyi de içeren geniş bir kaynakçadan yararlanılarak hazırlanmış olan 174 sayfalık kitap 9 bölümden oluşmaktadır. Adli arkeolojinin gelişimi ve bugün bu alanın ulaştığı sınırların aktarıldığı ilk bölümün ardından İngiltere'de polis örgütünün yapısı ve işlevi ile hukuki yapı tanıtılmakta; üçüncü bölümde gömülmüş cesetlerin çıkarılması, bu süreçte ortaya çıkabilecek aksaklıklar ve delillerin toplanmasında her aşamanın önemi vurgulanmaktadır. Arkeolojinin yıkıcı bir süreç olduğunu belirten yazar, gömülmüş cesetlerin çıkarılması işleminin, laboratuvar deneyinin yinelenmesi gibi bir niteliği olmaması, çıkarma tamamlandıktan sonra gömü yerinin tümüyle bozulması ve beraberinde bulunan delillerin de kaybolması nedeniyle işlem öncesi planlama ve işlem sırasında her ayrıntının kaydedilmesi ve örneklemenin yapılması zorunluluğunu temel ilkeleri de açıklayarak ortaya koymaktadır. Gömülü cesetlerde biyolojik yıkımın ve birlikte bulunan diğer materyaldeki yıkım özelliklerinin anlatıldığı dördüncü bölümden sonra, beşinci bölümde gömülü cesetlerin aranması ve bulunması için kullanılan yöntemler ve bu yöntemlerin avantaj ve dezavantajları sunulmaktadır. Adli antropoloji başlığı altında ve iki ayrı bölüm olarak sunulan; biyolojik antropolojinin adli çalışmalara katkısının irdelendiği altıncı ve yedinci bölümlerde, cesedin kimliklendirilmesi, yaş ve cinsiyetin belirlenmesi, ölüm sebebi ve şeklinin aydınlatılmasına ilişkin verilerin değerlendirmesi yapılmaktadır. Sekizinci bölüm ölüm zamanının belirlenmesi ve bu amaçla kullanılan ve kullanılabilecek yöntemleri içermektedir. Arkeolojik yöntemlerin bu olgular için gerçek anlamda yararı olamayacağı belirtilerek, zamanlama için de; birkaç saat, gün ve bazı özel koşullarda birkaç ay ve yılı kapsayan ölüm sonrası aralık - postmortem inteıval (PMD - yerine bu tür olgular için daha geniş bir zaman dilimini kapsayan ölümden sonra geçen süre - time since death (TSD) - teriminin kullanılması önerilmektedir. Son bölüm olan dokuzuncu bölümde ise arkeolojinin adli bilimler ile koşutluğu ve disiplinlerarası etkileşim ve gelişimi vurgulanmaktadır. Oldukça genel bir kapsamda hazırlandığı için teknikler çok ayrıntılı olarak aktarılmamış ise de, zamanında yapılamayan otopsilerin ve mezar açma sonucu çıkarılan cesetler üzerinde çalışma zorunluluğunun sıkıntılarını yaşayan meslektaşlarımız için; konuya temel anlamda genel bir bakış açısı kazandırması ve disiplinlerarası etkileşimi vurgulaması yönünden bu kitabın çok yararlı olacağını düşünüyorum. Sonsözünde, bilimin herzaman kesin yanıtlar üretemeyeceği bilincinin her iki disipline de yararını vurgulayan yazarda, bir anlamda ikibin yıl öncesinden, Sokrates'den "En iyi bildiğim hiçbirşey bil- mediğimclir" deyişi bir kez daha yansılanmaktadır. Ne kadar az bildiğimizi okudukça daha çok kavrayabileceğimiz nice kitaplara . Şebnem Korur FİNCANCI, Temmuz 1996http://www.adlitipbulteni.com/index.php/atb/article/view/145
spellingShingle Şebnem Korur Fincancı
Suç Üzerine Çalışmalar Adli Arkeolojiye Giriş
Adli Tıp Bülteni
title Suç Üzerine Çalışmalar Adli Arkeolojiye Giriş
title_full Suç Üzerine Çalışmalar Adli Arkeolojiye Giriş
title_fullStr Suç Üzerine Çalışmalar Adli Arkeolojiye Giriş
title_full_unstemmed Suç Üzerine Çalışmalar Adli Arkeolojiye Giriş
title_short Suç Üzerine Çalışmalar Adli Arkeolojiye Giriş
title_sort suc uzerine calismalar adli arkeolojiye giris
url http://www.adlitipbulteni.com/index.php/atb/article/view/145
work_keys_str_mv AT sebnemkorurfincancı sucuzerinecalısmalaradliarkeolojiyegiris