Summary: | Günümüzde en çok konuşulan, sorunları ortaya konan, çözümler önerilen konuların başında çevre gelmektedir. Çevre, insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır. Sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi, ancak sağlıklı bir çevre ile mümkündür. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek, devletin yanında vatandaşların da anayasal bir görevidir. Son 50 yılda çevre kirliliğinin kritik boyutlara ulaştığını dikkate alarak, sebebinin biz olup olmadığı tartışmalarını bir kenara koyup, sağlıklı ve temiz bir çevrenin oluşturulması ve yeni nesillere teslimi için, eğitim ve bilinçlendirme başta olmak üzere gereken önlemler ivedi olarak alınmalıdır. Toplum düzenini sağlayan kurallar arasında din, görgü, örf-adet, ahlak ve hukuk kuralları bulunduğu kabul edilir. Her birinin birey ve topluma etkisi ve yaptırımı farklı olmakla birlikte, hiçbiri tamamen görmezden gelinemez. Bu çerçevede, dinlerin çevre bilinci oluşturmaya etkisini dikkate alan bazı çalışmalar yapılmıştır. İslam Hukuku birey ile yaratıcısı, birey ile diğer bireyler, birey ile toplum/devlet ve son olarak devletlerarası hakları ve görevleri düzenleyen bilim dalıdır. Bu çalışmada, ‘‘yasaklanan, korunan, dokunulmayan, saygı duyulan’’ gibi anlamlara gelen harîm kavramı çerçevesinde İslam Çevre Hukuku temellendirilmeye çalışılacaktır.
|