İbn Dâvûd ez-Zâhirî’nin ez-Zehra Adlı Eserinde Aşkın Fıkhı

Kur’ân’da mükerrem bir fıtrat üzere yaratıldığı belirtilen insan, düşüncelerindeki derinlik ve duygularındaki genişlik ile mükerrem oluşunun hakkını vermeye müsait bir potansiyel taşımaktadır. Onun alabildiğince genişliği olan duygularından birisi de kuşkusuz “sevgi”dir. Henüz anne rahmine düştüğü a...

Full description

Bibliographic Details
Main Author: Adnan Arslan
Format: Article
Language:English
Published: Anadolu Ilahiyat Akademisi 2019-09-01
Series:Eskiyeni
Subjects:
Online Access:https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/798095
_version_ 1797234511958769664
author Adnan Arslan
author_facet Adnan Arslan
author_sort Adnan Arslan
collection DOAJ
description Kur’ân’da mükerrem bir fıtrat üzere yaratıldığı belirtilen insan, düşüncelerindeki derinlik ve duygularındaki genişlik ile mükerrem oluşunun hakkını vermeye müsait bir potansiyel taşımaktadır. Onun alabildiğince genişliği olan duygularından birisi de kuşkusuz “sevgi”dir. Henüz anne rahmine düştüğü andan itibaren kendini saran bir sevgi ile tanışan insanoğlu tüm hayatını “sevmek” ve “sevgi beklemek” sarmalı içinde geçirecektir. Evlenme ve çocuk sahibi olma arzusundan tutun din, vatan ve bayrak aidiyet hissine kadar pek çok duygunun temelinde yatan muharrik güç sevgi olmalıdır. Sevgi ve onun ileri derecesi olan “aşk”, binlerce yıldır insanın mahiyetini kavramaya çalıştığı beşerî bir hususiyet olmuştur. Onu, “güzellik karşısında olağan bir psikolojik tepki”nin çok ötesinde ele alan felsefi değerlendirmeler tarih boyu süregelmiştir. Aşka dair değerlendirmeleri ile asırlar üstü etkinliği olan Platon öncesinde de aşkın olağanüstü oluşundan hareketle Aşk tanrısı “Eros”a inanılmıştır. Hatta sadece Sokrates Platon, Aristo ve Plotinus gibi Yunan filozofları değil kadim Hint medeniyetinin felsefecileri de yüksek bir erdem olarak aşktan bahsetmişler ve ona “beşerî bir psikolojik hal” oluşunun ötesinde anlamlar yüklemişlerdir. Hatta İslam tasavvufunun sistemleşmesinden itibaren aşkın var oluşun bir nedeni ve insani mizacın vazgeçilmezi olarak izah edildiği görülmektedir. Aşk ve yükseliş ilişkisinin izlerinin sadece İslam tasavvuf öğretisinde değil, Hıristiyanlık ve Yahudi tarikatlarında da görüldüğü hakikaten de şaşırtıcıdır. Aşkın ahval ve mertebelerinden ve Allah aşkına ulaşmanın usul ve kaidelerinden bahseden bu eserleri sufilerin kaleme alması gayet anlaşılır bir durumdur. Ancak bu meyanda (aşk) bizi şaşırtan bir esere rastlamaktayız. Aşkı pek çok açıdan ele alan ve adeta aşkın felsefesini yapan bir eserin müellifine rastlıyoruz ki bu zat ne mutasavvıftır ne de filozof. Bu müellif, dini nasları olduğu gibi tevilsiz kabul etmek gerektiğine inanan ve teşrîde kıyası sert bir dille eleştiren ve bu yüzden de “Zâhirî” olarak tanınan Ebû Süleymân Dâvûd b. Alî b. Halef el-İsfahânî’nin (ö. 270/884) oğlu ve Zâhiriye Mezhebi’nin ikinci imamı Ebû Bekr Muhammed b. Ebû Dâvûd el-İsfehânî’dir (ö. 297/910). Hayatı boyunca -zahiri söylemi ile- babasının izinden giden Ebû Dâvûd’un “aşk”a dair bir eser tahsis etmesi açıkçası bizim açımızdan beklenmedik bir hadisedir. İleride ayrıntılı bir şekilde ele alacağımız “Kitâbu’z-ez-Zehra” adlı eserinde pek çok şairinin aşk ve hallerine dair söylediği şiirleri başlıklar halinde bir araya getirmiş ve Arap edebiyatında türünün ilk örneği olan “aşk antolojisi” eserini telif etmiştir. Ebû Dâvûd her bir bâb başlığı hakkında tam olarak yüz beyte yer vereceğini ifade etmiştir. Yüz beyit düşüncesine genel olarak bağlı kaldığı görülmekle birlikte yer yer birkaç beyitle yüzü geçtiği de vaki olmaktadır. Yer verdiği yüz bâb başlığından elli tanesi aşkın halleri ve davranışlarına dairdir. Eserde çoğunlukla şiirlerine yer verilen şairlerin isimleri zikredilirken kimi zamanda şairin ismi zikredilmeden doğrudan beyitler zikredilmiştir. Müellifin eserin aşk ve hallerine tahsis ettiği ilk cildin ilk başlığı çoğu zaman aşkın ilk fitilini ateşleyen bakışları ele almakla mantıklı ve bir o kadar da yerinde bir tercih olmuştur. Evet, müsellem bir hakikat olarak bilinmektedir ki aşk ateşini kalbe düşüren ilk kıvılcım bakışlardır. Müellif aşka dair eserinin ilk babında “bakış”a yer vermiştir. Başlığı “Kim ne kadar çok bakarsa hüsranı da o kadar çok uzun sürer” olan bu bâbda konuya ilişkin şiirler sıralanmıştır. Zâhirî, aşkın sâfi kalması ve tamamen nefsani ve şehevânî duygulardan arınmış olması için münkerden uzak ve şeriatça haram edilmemiş olmasını şart koşmaktadır. “İffet” olarak kavramlaşan bu hâletin âşık ve mâşuk tarafından takınılması gerekmektedir. İffetin muhafaza edilmesi koşuluyla aşkın Sünnetçe de makbul ve müstahsen bir duygu olduğuna delil olarak şu hadis gösterilmiştir: Kim âşık olur ve iffetini korur da bu aşkı gizlerse ve bu hal üzere ölürse o kimse şehittir. Zâhirî, aşkın sâfi kalması ve tamamen nefsâni ve şehevânî duygulardan arınmış olması için münkerden uzak ve şeriatça haram edilmemiş olmasını şart koşmaktadır. Bunun gibi aşka dair pek çok değerlendirmelerin bulunduğu bu “aşk antolojisi” daha derinlikli ve nitelikli araştırmayı hak etmektedir. Zira eser kimi zaman ayet ve hadislerden; Platon ve Galenos gibi filozoflardan yaptığı alıntılarla aşka dair enfes değerlendirmelerde bulunmaktadır. Gazel konulu şiirleri kendi düşünsel arka planına göre tasnif etmekle eserini bir şiir seçkisinin de ötesinde aşk rehberi haline dönüştürmüştür. Zâhirî, günümüz itibariyle hayatı hukuk normları içerisinde şekle hasrettiği zannedilen fıkıh mantalitesinin aksine insan olmanın fıtri gereği duygularının da bir fıkhı olduğu düşüncesi ile hareket etmiştir. Müellif eserinin tamamı ile sevmenin, bağlanmanın da hayatın bir gerçeği olarak fıtri olduğunu ama yine de bir adabı bulunduğunu ifade etmiştir. Çıkarları uğrunda din, kültür, maneviyat, sevgi, saygı, ihtiyaç vb. her şeyi tüketme eğiliminde olan hali hazır modern zamanların zevksiz insanına, on iki asır öncesinin halis ve hasbî aşkından tattıracağı nice tatlar vardır.
first_indexed 2024-03-08T18:04:48Z
format Article
id doaj.art-e772d430649f4f0da26fd8e77ed6e5c5
institution Directory Open Access Journal
issn 2636-8536
language English
last_indexed 2024-04-24T16:33:14Z
publishDate 2019-09-01
publisher Anadolu Ilahiyat Akademisi
record_format Article
series Eskiyeni
spelling doaj.art-e772d430649f4f0da26fd8e77ed6e5c52024-03-29T20:35:02ZengAnadolu Ilahiyat AkademisiEskiyeni2636-85362019-09-013924325810.5281/zenodo.34568451354İbn Dâvûd ez-Zâhirî’nin ez-Zehra Adlı Eserinde Aşkın FıkhıAdnan Arslan0BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ, REKTÖRLÜKKur’ân’da mükerrem bir fıtrat üzere yaratıldığı belirtilen insan, düşüncelerindeki derinlik ve duygularındaki genişlik ile mükerrem oluşunun hakkını vermeye müsait bir potansiyel taşımaktadır. Onun alabildiğince genişliği olan duygularından birisi de kuşkusuz “sevgi”dir. Henüz anne rahmine düştüğü andan itibaren kendini saran bir sevgi ile tanışan insanoğlu tüm hayatını “sevmek” ve “sevgi beklemek” sarmalı içinde geçirecektir. Evlenme ve çocuk sahibi olma arzusundan tutun din, vatan ve bayrak aidiyet hissine kadar pek çok duygunun temelinde yatan muharrik güç sevgi olmalıdır. Sevgi ve onun ileri derecesi olan “aşk”, binlerce yıldır insanın mahiyetini kavramaya çalıştığı beşerî bir hususiyet olmuştur. Onu, “güzellik karşısında olağan bir psikolojik tepki”nin çok ötesinde ele alan felsefi değerlendirmeler tarih boyu süregelmiştir. Aşka dair değerlendirmeleri ile asırlar üstü etkinliği olan Platon öncesinde de aşkın olağanüstü oluşundan hareketle Aşk tanrısı “Eros”a inanılmıştır. Hatta sadece Sokrates Platon, Aristo ve Plotinus gibi Yunan filozofları değil kadim Hint medeniyetinin felsefecileri de yüksek bir erdem olarak aşktan bahsetmişler ve ona “beşerî bir psikolojik hal” oluşunun ötesinde anlamlar yüklemişlerdir. Hatta İslam tasavvufunun sistemleşmesinden itibaren aşkın var oluşun bir nedeni ve insani mizacın vazgeçilmezi olarak izah edildiği görülmektedir. Aşk ve yükseliş ilişkisinin izlerinin sadece İslam tasavvuf öğretisinde değil, Hıristiyanlık ve Yahudi tarikatlarında da görüldüğü hakikaten de şaşırtıcıdır. Aşkın ahval ve mertebelerinden ve Allah aşkına ulaşmanın usul ve kaidelerinden bahseden bu eserleri sufilerin kaleme alması gayet anlaşılır bir durumdur. Ancak bu meyanda (aşk) bizi şaşırtan bir esere rastlamaktayız. Aşkı pek çok açıdan ele alan ve adeta aşkın felsefesini yapan bir eserin müellifine rastlıyoruz ki bu zat ne mutasavvıftır ne de filozof. Bu müellif, dini nasları olduğu gibi tevilsiz kabul etmek gerektiğine inanan ve teşrîde kıyası sert bir dille eleştiren ve bu yüzden de “Zâhirî” olarak tanınan Ebû Süleymân Dâvûd b. Alî b. Halef el-İsfahânî’nin (ö. 270/884) oğlu ve Zâhiriye Mezhebi’nin ikinci imamı Ebû Bekr Muhammed b. Ebû Dâvûd el-İsfehânî’dir (ö. 297/910). Hayatı boyunca -zahiri söylemi ile- babasının izinden giden Ebû Dâvûd’un “aşk”a dair bir eser tahsis etmesi açıkçası bizim açımızdan beklenmedik bir hadisedir. İleride ayrıntılı bir şekilde ele alacağımız “Kitâbu’z-ez-Zehra” adlı eserinde pek çok şairinin aşk ve hallerine dair söylediği şiirleri başlıklar halinde bir araya getirmiş ve Arap edebiyatında türünün ilk örneği olan “aşk antolojisi” eserini telif etmiştir. Ebû Dâvûd her bir bâb başlığı hakkında tam olarak yüz beyte yer vereceğini ifade etmiştir. Yüz beyit düşüncesine genel olarak bağlı kaldığı görülmekle birlikte yer yer birkaç beyitle yüzü geçtiği de vaki olmaktadır. Yer verdiği yüz bâb başlığından elli tanesi aşkın halleri ve davranışlarına dairdir. Eserde çoğunlukla şiirlerine yer verilen şairlerin isimleri zikredilirken kimi zamanda şairin ismi zikredilmeden doğrudan beyitler zikredilmiştir. Müellifin eserin aşk ve hallerine tahsis ettiği ilk cildin ilk başlığı çoğu zaman aşkın ilk fitilini ateşleyen bakışları ele almakla mantıklı ve bir o kadar da yerinde bir tercih olmuştur. Evet, müsellem bir hakikat olarak bilinmektedir ki aşk ateşini kalbe düşüren ilk kıvılcım bakışlardır. Müellif aşka dair eserinin ilk babında “bakış”a yer vermiştir. Başlığı “Kim ne kadar çok bakarsa hüsranı da o kadar çok uzun sürer” olan bu bâbda konuya ilişkin şiirler sıralanmıştır. Zâhirî, aşkın sâfi kalması ve tamamen nefsani ve şehevânî duygulardan arınmış olması için münkerden uzak ve şeriatça haram edilmemiş olmasını şart koşmaktadır. “İffet” olarak kavramlaşan bu hâletin âşık ve mâşuk tarafından takınılması gerekmektedir. İffetin muhafaza edilmesi koşuluyla aşkın Sünnetçe de makbul ve müstahsen bir duygu olduğuna delil olarak şu hadis gösterilmiştir: Kim âşık olur ve iffetini korur da bu aşkı gizlerse ve bu hal üzere ölürse o kimse şehittir. Zâhirî, aşkın sâfi kalması ve tamamen nefsâni ve şehevânî duygulardan arınmış olması için münkerden uzak ve şeriatça haram edilmemiş olmasını şart koşmaktadır. Bunun gibi aşka dair pek çok değerlendirmelerin bulunduğu bu “aşk antolojisi” daha derinlikli ve nitelikli araştırmayı hak etmektedir. Zira eser kimi zaman ayet ve hadislerden; Platon ve Galenos gibi filozoflardan yaptığı alıntılarla aşka dair enfes değerlendirmelerde bulunmaktadır. Gazel konulu şiirleri kendi düşünsel arka planına göre tasnif etmekle eserini bir şiir seçkisinin de ötesinde aşk rehberi haline dönüştürmüştür. Zâhirî, günümüz itibariyle hayatı hukuk normları içerisinde şekle hasrettiği zannedilen fıkıh mantalitesinin aksine insan olmanın fıtri gereği duygularının da bir fıkhı olduğu düşüncesi ile hareket etmiştir. Müellif eserinin tamamı ile sevmenin, bağlanmanın da hayatın bir gerçeği olarak fıtri olduğunu ama yine de bir adabı bulunduğunu ifade etmiştir. Çıkarları uğrunda din, kültür, maneviyat, sevgi, saygı, ihtiyaç vb. her şeyi tüketme eğiliminde olan hali hazır modern zamanların zevksiz insanına, on iki asır öncesinin halis ve hasbî aşkından tattıracağı nice tatlar vardır.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/798095arabic langauge and rhetoricibn dāwūd al-ẓāhirīal-zahralovephilosopyarap dili ve belâgatıi̇bn dâvûd ez-zâhirîez-zehraaşkfelsefe
spellingShingle Adnan Arslan
İbn Dâvûd ez-Zâhirî’nin ez-Zehra Adlı Eserinde Aşkın Fıkhı
Eskiyeni
arabic langauge and rhetoric
ibn dāwūd al-ẓāhirī
al-zahra
love
philosopy
arap dili ve belâgatı
i̇bn dâvûd ez-zâhirî
ez-zehra
aşk
felsefe
title İbn Dâvûd ez-Zâhirî’nin ez-Zehra Adlı Eserinde Aşkın Fıkhı
title_full İbn Dâvûd ez-Zâhirî’nin ez-Zehra Adlı Eserinde Aşkın Fıkhı
title_fullStr İbn Dâvûd ez-Zâhirî’nin ez-Zehra Adlı Eserinde Aşkın Fıkhı
title_full_unstemmed İbn Dâvûd ez-Zâhirî’nin ez-Zehra Adlı Eserinde Aşkın Fıkhı
title_short İbn Dâvûd ez-Zâhirî’nin ez-Zehra Adlı Eserinde Aşkın Fıkhı
title_sort ibn davud ez zahiri nin ez zehra adli eserinde askin fikhi
topic arabic langauge and rhetoric
ibn dāwūd al-ẓāhirī
al-zahra
love
philosopy
arap dili ve belâgatı
i̇bn dâvûd ez-zâhirî
ez-zehra
aşk
felsefe
url https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/798095
work_keys_str_mv AT adnanarslan ibndavudezzahirininezzehraadlıeserindeaskınfıkhı