Âyet Sonlarındaki Esmâ-i Hüsnânın Birbiriyle İrtibatı: Azîz İsmi Örneklemi

Bu makalede, Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de geçen isimleri, “azîz” ismi özelinde ele alınmakta ve beraberinde zikredilen diğer isimlerle ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Allah’ın isimleri çeşitli çalışmalarda farklı boyutlarıyla ele alınmış olsa dahi, bunların bir isim zaviyesinden (azîz) işlenmediği gö...

Full description

Bibliographic Details
Main Author: Hatice Şahin Aynur
Format: Article
Language:English
Published: Cumhuriyet University 2017-06-01
Series:Cumhuriyet İlahiyat Dergisi
Subjects:
Online Access:https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/27617/288683?publisher=cumhuriyet
Description
Summary:Bu makalede, Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de geçen isimleri, “azîz” ismi özelinde ele alınmakta ve beraberinde zikredilen diğer isimlerle ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Allah’ın isimleri çeşitli çalışmalarda farklı boyutlarıyla ele alınmış olsa dahi, bunların bir isim zaviyesinden (azîz) işlenmediği gözlemlenmektedir. Bu bağlamda araştırmadaki amaç “azîz” isminin anlam alanını belirleme çalışması ve birlikte kullanılmalarından ötürü azîz terimine rengini veren kavramları tespit etme çabasıdır. Çalışmada, Kur’ân’da toplamda on bir isimle yan yana zikredilen azîz ve “yegâne güç sahibi” Allah’ın, gücünü kullanmasında izzetine eşlik eden “hakîm”, “alîm”, “rahîm”, “kerîm”, “vehhâb”, “gafûr, gaffâr”, “hamîd”, “muktedir”, “zü’ntikâm”, “cebbâr” gibi bağlantılı sıfatları işlenmektedir. Makalede, incelenen sözcüklerin manalarını tespit ve ilgili kelimelerin anlam yakınlığını gözlemlemek amacıyla klasik sözlük eserleri özellikle kullanılmaktadır. İlaveten kavramların İslam medeniyetindeki yerini görmek ve algılayabilmek maksadıyla klasik tefsir kaynaklarından yararlanılmaktadır. Bunların yanında konu ile ilgili güncel eserler ve akademik çalışmalara da yer verilmektedir. Esmâ-i Hüsnâ çeşitli eser ve makalelerde farklı boyutlarıyla ele alınmış bir konu olmasına rağmen, bu isimlerin, birbirleriyle irtibatının bir isim zaviyesinden işlenmediği gözlemlenmektedir. Bir eksiklik gibi görünen bu durumu telafi niyetiyle makalede, Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de geçen en güzel isimleri, bütünüyle değil “azîz” ismi özelinde çalışılacaktır. Dolayısıyla araştırmanın amacı “azîz” isminin tanımı ve birlikte kullanıldığı sıfatları saptayarak onun anlam alanını belirleme çabasıdır.Azîz kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de toplamda on bir isimle yan yana kullanılmaktadır. İzz veya izzet kökünden bir sıfat olan azîz, üstün, güçlü, kuvvetli ve aciz olmayan manalarına gelmektedir. Allah için ‘daima galip olma’ ve ‘benzeri bulunmama’ anlamlarını içeren azîz sıfatı, Kur’ân-ı Kerîm’de bu formuyla kırk surede, doksan dokuz kez, yani esmâ-i hüsnâya eşit sayıda geçmektedir. Bu kullanımların neredeyse yarısı olan kırk yedi yerde “hakîm” kelimesiyle eşleşmektedir. H-k-m fiilinden türeyen ve mastar olan hikmet kelimesi çok çeşitli manaları ihtiva etmekle birlikte, bir şeyin hakikatine isabet ederek onu kendi yerine koymak manasından ötürü, “hakîm” de isabet ederek her şeyi konulması gereken yere koyandır, olmaktadır. Bu meyanda işlerin sağlam yapılanına “ihkâm”, kusursuz yapılan işe “muhkem”, bu işi yapana da “hakîm” denilmektedir. Azîz kelimesinin kırk yedi yerde hakîmle geçmesi, azîz kelimesine rengini veren kelimeyi tespit etmede ve azîz sıfatının anlam çerçevesini netleştirmekte bize yardımcı olmaktadır. Söz konusu durum gücün ve üstünlüğün hikmetle birlikte olduğunda anlam kazanacağını akla getirmektedir. Azîz ve hakîm sıfatlarının birlikte kullanımlarındaki manaları şöyle özetlenebilir: “Azîz” ismi ile Allah her şeyden üstün, iradesi bütün sebep ve etkenlere galip olandır. O’nun iradesiyle çelişmek mümkün olamadığı gibi iradesini değiştirecek hiçbir kuvvet de yoktur. Allah aynı zamanda “Hakîm”, hüküm ve hikmet sahibidir. Hiçbir sebebe ihtiyaç duymaksızın yaptığını hikmetle, düzgün yapar; iradesi tamamen hikmettir. İzzet ile fail olduğu gibi hikmet ile de faildir. Yaptıklarının başını sonuna bağlayarak üzerine hikmetler koyarak hakkıyla düzgün yapmaktadır. Zayıf ve güçsüz manasındaki zelîlin zıddı olan azîz, Allah’ın kuvvet, güç ve kudretinin kadim olduğunu ifade etmektedir. Hiçbir kuvvet O’nun yegâne galip olmasının üzerinde değildir. Hakîm ismi ise, sonsuz bir ilme sahip olmasıyla Allah’ın bütün yaptıklarının hikmete mebni olduğuna dikkat geçmektedir. Evamir ve yasaklarında hikmet olduğu gibi bütün yaptıkları da muhkemdir.Azîz kelimesinin birlikte kullanıldığı diğer bir sıfat “alîm” sıfatıdır. A-l-m kökünden türeyerek bilen, anlayan, tanıyan manalarındaki âlim kelimesinin mübalağalı şekli olarak “çok iyi bilen”, “hakkıyla bilen” anlamına gelmektedir.  Alîm, Allah’a nispet edildiğinde zahir batın, gayb ve şehadet, küçük büyük her şeyi ihata eden ve hakkıyla bilen olmaktadır. Azîz ve alîm sıfatları toplam altı yerde birlikte zikredilmektedirler. Beraber zikirleri şöyle özetlenebilir: Allah mutlak güç sahibidir, aynı zamanda hakkıyla bilendir.  Yani karşı konulamayan galip ve azîzdir, hükmettiğinde de alîmdir. Çünkü geçmişi, hâli ve geleceği, gizli ve aşikârı, canlı ve cansızları bilen O’dur. İnsanların yaptıklarını, hayırlarını, muttakileri, zalimleri, kalplerde olanları özetle bütün malumatı bilmeye kâdir olan O’dur.Azîz isminin ilim içerikli sıfatların yanında rahmet içerikli sıfatlarla kullanımı da bulunmaktadır. Bu manada “rahîm”, “kerîm”, “gafûr, gaffâr” ve “vehhâb” isimleri azîze eşlik etmektedir. Yukarıda zikri geçtiği üzere azîz kelimesi bazı kavramlarla sık sık, bazılarıyla ara sıra bazılarıyla da nadiren kullanılmaktadır. Burada değindiğimiz kavramlar için de aynı durum söz konusudur. En fazla kullanıma sahip olduğu için özet mahiyetinde “rahîm” kelimesine odaklanmak yerinde olacaktır. r-h-m kökünden türeyen ve çok merhamet edici anlamında sıfat-ı müşebbehe veya mübalağalı ism-i fâil olan rahîm kelimesi, on üç yerde azîz ile eşleşmektedir. Bu kullanımlar şüphesiz yegâne gücün engin rahmetine dikkat çekmektedir. Ayet sonlarında Azîzü'l-Hakîm ifadesiyle önce azîz ismi sonra rahîm ismi zikredilmektedir. Burada Allah’ın azîz oluşunu rahîm oluşundan önce zikretmesi, azap etmekten aciz olduğu için rahmet etmek zorunda olmadığını vurgulamak içindir. Bilakis kâhir, üstün ve galip manalarını içerecek izzetinden bahsederek bu izzete rağmen rahmet ettiğine dikkat çekmektedir. Çünkü rahmet, ne kadar tam ve mükemmel bir kudret sahibinden kaynaklanırsa, konum açısından o nispette kıymetli olmaktadır. Yani dilediği anda kâfirlerden intikam alabilecek kudrette olan Allah, rahîm olduğu için tevbe edip dönebilmelerine fırsat tanıyarak azabını geciktirmektedir. Yukarıda aktarılanlara ilaveten azîz ile güç içeren sıfatların birlikteliği, genel olarak kafirlere hitap eden âyetlerin sonlarında yer alarak “yegâne güç, mağlup olunamayacak ve mutlak galib”i kafirlere hatırlatmaktadır. Azîz ile övgünün beraberliği ise, böyle bir güç dışında hiçbir şeyin övgüye layık olmadığını belirtmektedir. Yani azîz ile Allah’ın “ilah” olarak tasdik olunmaya ve ibadet olunmaya layık derecede güçlü; hamîd ile de inanan kulların dilinde ve fiillerinde hamde müstehak olduğuna dikkat çekilmektedir. Bu, aynı zamanda “ilah” kabul edilebilecek zâtın özelliklerinin vurgulanması manasınadır. Adı geçen vasıflar kendisinde bulunmayana kulluk edilmemesi gerektiğinin uyarısıdır. Nihai olarak Allah, hitaptaki konjonktüre göre müminlere izzet, hikmet ve rahmetiyle; kâfirlere ise izzet, kudret, intikâm sahibi ve muktedir oluşuyla kendisini tanıtmaktadır.
ISSN:2528-9861
2528-987X