Enverî-i Erzincânî ve Mevlûd-i Şerîf’i
Hz. Muhammed’e duyulan sevginin yansıması olarak birçok mevlid yazılmıştır. Süleyman Çelebi’nin (ö. 825/1422) Vesiletü’n-necât’ı, Türk edebiyatında bu türün kurucu eseri olarak kabul edilmiştir. Vesiletü’n-necât’ın etkisi asırlarca devam etmiş, bu saikle birçok mevlid yazılmıştır. Bunlardan biri de...
Main Author: | |
---|---|
Format: | Article |
Language: | English |
Published: |
Cumhuriyet University
2019-06-01
|
Series: | Cumhuriyet İlahiyat Dergisi |
Subjects: | |
Online Access: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/43612/534998?publisher=cumhuriyet |
Summary: | Hz. Muhammed’e duyulan sevginin yansıması olarak birçok mevlid
yazılmıştır. Süleyman Çelebi’nin (ö. 825/1422) Vesiletü’n-necât’ı, Türk
edebiyatında bu türün kurucu eseri olarak kabul edilmiştir. Vesiletü’n-necât’ın
etkisi asırlarca devam etmiş, bu saikle birçok mevlid yazılmıştır. Bunlardan
biri de Enverî Erzincanî’nin Mevlûd-i Şerif (Sümbül-i Gülzâr-ı Kelâm-ı
Kadîm) adlı eseridir. Edebî gelenekte mevlidler, genellikle mesnevi nazım
biçimiyle yazılırken Mevlûd-i Şerif, kaside şeklinde telif edilmiştir.
Eser, bu yönüyle diğer mevlidler arasında bir istisna olarak
değerlendirilebilir. Eserin dikkat çeken başka bir yönü de XV-XVI. yüzyılda
yazıldığı tahmin edilen Nasibî Mevlidi’nde geçen iki hikâye arasındaki
ayniyete yakın bir benzerliğin bulunmasıdır. Mevlûd-i Şerif hakkında şu
ana kadar akademik bir çalışma yapılmamış. Mevlûd-i Şerif hakkında bilgi
veren kaynaklarda, biri Çorum Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesinde, diğeri
Kastamonu Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunan iki nüshasından söz edilmiştir.
Yapılan incelemeler sonucunda Kastamonu’daki nüshanın aslında Vesiletü’n-necât’ın
başka bir nüshası olduğu anlaşılmıştır. Yapılan araştırmalarla Mevlûd-i
Şerif’in başka bir nüshası, yine Çorum Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesinde
bulunmuştur. Mevlûd-i Şerîf’in 142 olan beyit sayısı, ikinci nüshanın
bulunmasıyla 202’ye çıkmıştır. XVII. ya da XVIII. yüzyılda yazıldığı tahmin
edilen eserin müellifi hakkında bir bilgi bulunamamıştır. Bu çalışmada Mevlûd-i
Şerîf ve müellifi tanıtıldıktan sonra Vesiletü’n-necat’la
karşılaştırılmış ve iki nüsha karşılaştırılarak mevlidin tenkitli metni
neşredilmiştir.Özet: Doğum, doğum zamanı ve doğum yeri anlamına
gelen mevlid terimi, edebiyatımızda Hz. Peygamber’in doğumu, mucizeleri ve
vefatı gibi dönemleri ve olayların anlatıldığı eserleri tanımlamak için
kullanılmıştır. Hz. Peygamber’in yanı sıra çokça Hz. Ali ve Fatma, nadiren bir
mürşidin hayatını anlatan mevlidler de yazılmıştır. İlk örnekleri Arap
edebiyatında görülen bu türün müellifleri arasında İbnü Dihyeti’l-Kelbî (ö.
633/1235), Muhammed el-Azefî (ö. 633/1236) ile Cafer b. Hasan el-Berzencî (ö.
1177/1764); İran edebiyatında Muhammed b. Mesûd el-Kâzerûnî (ö. 758/1356) ile
Sûzenî (ö. 569/1173) sayılabilir.Mevlidle ilgili kutlamalar, ilk defa Fatimiler zamanında tören formuna
dönüşmüştür. Hz. Peygamber’in dışında Fatimilerde, Mevlid-i Ali, Mevlid-i
Hasan, Mevlid-i Hüseyin ve Mevlid-i Fatma törenleri de yapılmıştır. Günümüzdeki
şekliyle ilk mevlid merasimi, Muzafferiddün Gökbörü (ö. 630/1233) zamanında
görülmüştür.Türk edebiyatındaki ilk mevlid metninin hangisi olduğu hakkında farklı
fikirler ileri sürülmüş olsa da Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât’ı
bu türün tanınmasında ve sevilmesinde öncü eser olarak kabul edilmiştir. Vesiletü’n-necât’ın
tesiriyle birçok mevlid yazılmıştır. Bunların büyük bir kısmının muhteva ve
motiflerinin Vesiletü’n-necât’a benzetilmesi, onun bu türün
içindeki önemini gösteren kuvvetli bir işaret olarak telakki edilmiştir. Vesiletü’n-necât’ın
Arapça, Çerkezce, Rumca, Kürtçe, Tatarca, Sevâhil dili, İngilizce, Almanca,
Arnavutça, Boşnakça... gibi dillere tercüme edilmesi, onun etki alanın
genişliğini ortaya koyan bir unsur olarak görülmüştür.Türk edebiyatında 200 kadar mevlidin yazıldığı tahmin edilmekle beraber
yeni çalışmalarla bu sayı daha da artmaktadır. Bu mevlidlerden biri de Enverî-i
Erzincanî’nin Mevlûd-i Şerîf adlı eseridir. İlk kez bu eserin
varlığından haberdar eden araştırmacılar Ethem Erkoç ile Mehmet Fatih
Köksal’dır. Her iki araştırmacı eserin 142 beyit olduğunu ve Çorum Hasanpaşa
Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunan tek nüshasından söz etmiştir. Köksal, Mevlid-nâme
adlı eserinde, eserin ikinci nüshasının bulunduğunu belirtmişse de ikinci
nüshası olarak bilinen Kastamonu nüshası, aslında Vesiletü’n-necat’ın
bir nüshasıdır. Yaptığımız araştırmada Mevlûd-i Şerîf’in yine Çorum
Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesinde kayıtlı daha hacimli başka bir nüshası
tespit edilmiştir. Milli Kütüphane ve Çorum Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesi
kataloglarında bu mevlidin Farsça olduğu bilgisi verilmiş olsa da metnin ilk on
iki beytinin Farsça olması, bu yanlışın nedeni olabilir.Türk edebiyatında Enverî mahlasını kullanan birçok şair bulunmasına
rağmen tezkireler ve diğer biyografik kaynaklarda mevlid yazan, Erzincanlı olan
ve Enverî mahlasını kullanan başka bir şaire rastlanmamıştır. Şairin seyyid
olduğu anlaşılmıştır. Mevlidin beş yerinde yazarın adı ya da mahlası
zikredilmiştir. Eserinden, şairin Erzincanlı olduğu ve şu an için bir
mevlidinin olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Enverî, bir mevlid şairine göre
iddialı bir üslubu benimsemiştir. Şair, Farsça yazmayı övünç vesilesi yapmış,
bundan dolayı kendini, bu alanda en iyi
Farsça bilen kişi olarak tanıtmış, saf karakteri ve hikmetli şiiriyle
övünmüştür.Eser, nüshaların başlıklarında “Mevlûd-i Şerîf /Sünbül-i Gülzâr-ı
Kelâm-ı Kadîm” olarak adlandırılmıştır. Bundan dolayı eseri, çift isimli
bir mevlid olarak değerlendirmek daha uygun görünmektedir. Nüshalarda eserin
telif tarihiyle ilgili bir kayıt belirtilmemiştir. Daha kısa olan ve eksik
olduğu intibaını uyandıran H2 nüshasına göre eser, 1249/1833 yılında istinsah
edilmiştir. Dil ve üslup özelliklerinden dolayı Mevlid’in XVII. ya da
XVIII. yüzyılda yazıldığı söylenebilir.Mevlid geleneğinde genellikle mesnevi nazım biçimi tercih edilmiştir. Çok
nadir görülse de farklı nazım biçimleriyle oluşturulan mevlidler de
yazılmıştır. Şimdilik iki tane olan bu eserlerden biri, Çizmeci-zâde Vehbî’nin Vesiletü’n-necât’ın
bazı beyitlerini tesdis ettiği mevlididir. Diğeri ise Enverî-i Erzincanî’nin Mevlûd-i
Şerîf’idir. Mevlûd-i Şerîf,
sonradan ilave edildiğini tahmin ettiğimiz 48 beyitlik iki hikâye
dışında bütünüyle kaside nazım biçimiyle yazılmıştır. 202 beyit olan eserin
Farsça bir tevhidle başlatılması ve kaside şekliyle yazılması bakımından eser, Vesiletü’n-necât
ve diğer mevlidlerden ayrılmıştır. Mevlûd-i Şerîf kısa mevlidlerden
biridir. Mevlûd-i Şerîf’in beyit sayısının az olmasından dolayı Vesiletü’n-necât’ta
ayrıntılı olarak anlatılan konulara ya değinilmemiş ya da bunlar özetlenerek
verilmiştir.Eserde, çoğu mevlidde bulunan temel iki bölüm anlatılmıştır: Hz.
Peygamber’in doğumu ve Mi’raç mucizesi.
Mevlûd-i Şerîf’in dikkat çekici
bir hususiyeti, anlattığı iki hikâyenin Nasîbî Mevlidi’ndeki (XV-XVI.
yüzyıl) hikâyelerle aynı olmasıdır. Birinci hikâyede, Bağdat’ta yaşayan Yahudi
bir karı-kocanın mevlide saygılarından dolayı Müslüman olmaları anlatılmıştır.
İkincisinde ise Ali adında bir gencin annesinden kalan bir flori ile mevlid
okutması ve imanla vefat etmesi anlatılmıştır. Şaşırtıcı orandaki bu benzerlik,
her iki mevlidde anlatılan hikâyelerin muhteva ve ifade biçimlerinde de
görülür. Mukayese edilen hikâyelerin nerdeyse aynı olması, etkilenmeden çok
taklit etme, alıntılama ya da müstensihin tasarrufu ihtimallerini
düşündürmüştür. Kronolojik zaman hesaba katıldığında Mevlûd-i Şerif’teki
alıntılamaları, bir müstensihin ilavesi olarak kabul etmek daha muhtemel
görünüyor. Mevlûd-i Şerif’teki hikâyelerin ana bölümlerden sonra
yazılması, cetvellerdeki çizgi farklılıkları hikâyelerin sonradan eklendiği
izlenimini daha da kuvvetlendirmiştir. |
---|---|
ISSN: | 2528-9861 2528-987X |